* * *
Tarihin o döneminde ki kanlı sayfalarında gezinince kendini “İnsan” sınıfına dâhil eden iki ermeni askerin ağzından; 1992 yılının 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gecede başlayan Hocalı Katliamı’nın ardından yazılan birkaç satırı okudunuz…
Okurken dahi insanın kanını donduran bu satırların binlercesine araştırınca sizlerde ulaşacaksınız. Olayı birebir yaşayan insanların haricinde, yazılı ve görsel imkânlarla bile olaya tanık olanlarında dilinin dönmediği, insanlığın utanç duyacağı olaylar zincirinin halkaları uzadıkça uzamış ve katliam kelimesi bile yetersiz kalıp bu durum düpedüz soykırım’a dönüşmüştür. Bu soykırımda hayatını kaybeden tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Şimdi kendinizin veya bir yakınınızın ve yahutta evladınızın yukarıdaki gibi bir zulme maruz kalmasını ister misiniz?
“ALLAH korusun” dediğinizi duyar gibiyim. Yüreğinizi avuçlayan korkuyla bir an ürperdiniz sanırım… Sanırım diyorum çünkü bende satırlara dökülenler gibiyim şimdi. Hatta bu dünyadan kaçmak istiyorum şu an.
* * *
Unutmayınız ki; bu soykırıma uğrayanlar bizim kardeşlerimizdi. Sizce; kardeşlerimizin bu denli acımasızlığa maruz kalmalarının sebebi ne olabilirdi? Ermenilerin sergilemekten utanmadığı sadist davranışlarının nedeni sizce ne idi?
Tabi ki TÜRK ve MÜSLÜMAN oluşumuz!
* * *
Peki, bizler şu an ne yapıyoruz?
Düşüncelerine hastalık bulaşan, kirlenen bu insanların ortalığı bulandırarak kendi içimizde bölücülüğe, ayrıma ve bizi birbirimize düşürmeye yönelik vazifelerini yerine getirmek için can atıyorken ve bu büyük tehlike bizim tepemizde uçuşuyorken, onların kötü emellerine alet olmak adına adım adım ilerliyoruz.
Bir an önce bizi bize karalayan gizli düşmanlara karşı dikkatli olmak, yermek ve fesatlık tohumlarını saçanlara uymak yerine; insan kasaplarının eline düşmemek için çok dikkatli hareket etmemiz gerekmiyor mu?
“Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar.” G. SANTAYANA
Davranış ölçülerimizi bu doğrultuda yapmamız gerektiğine inanarak değerlendirmeyi size bırakıyorum.