Çalışma Hayatında 2025 Krizi: "Yama" mı, Kökten Reform mu?

Çalışma Hayatında 2025 Krizi: "Yama" mı, Kökten Reform mu? 2015'te kaleme aldığım "657 Değişikliği ve Rasyonel Reform" başlıklı yazımdaki endişeler, ne yazık ki aradan geçen bu on yılda katlanarak bir krize dönüştü.

Abone Ol

O gün, "yama yapa yapa gelen kanunlarla modernlik kalmadı" derken; bugün, 2025 yılında, çalışma hayatının en büyük sorunu artık sadece yapısal durağanlık değil, aynı zamanda adaletsizlikten beslenen ve çığ gibi büyüyen toplumsal tepkilerdir. Türkiye, iş barışını ve liyakati hedef alan derin bir ayrışma yaşıyor.

-Seyyanen Zam ve Adaletin Çöküşü

Gündemimize bomba gibi düşen, kariyer mesleklere seyyanen 30 bin TL zam verme girişimi, kamudaki çalışma barışını temelden sarsmıştır. Bir kamu çalışanı; aldığı yükseköğrenim, katettiği kariyer yolu ve taşıdığı sorumluluk ne olursa olsun, bir başkasının sadece "statü" farkıyla astronomik bir seyyanen zam almasını vicdanen kabul edemez.

Bu tür bir uygulama, çalışma hayatına dinamizm değil, bizzat huzursuzluk enjekte eder:

Çalışanın kendini geliştirme, ek eğitim alma motivasyonunu bitirir; çünkü "nasılsa statü kazanacak" mantığı yerleşir.

Kamuda zaten var olan hiyerarşik kast yapısını betona döker.

Aynı işi yapan veya benzer sorumlulukları taşıyan on binlerce kamu personelini ötekileştirir ve moralini sıfırlar.

Unutulmamalıdır ki, adil olmayan bir teşvik, motivasyon değil, büyük bir ayrışma yaratır. Adalet, siyasi popülizme asla feda edilemez.

İşçi Sekreter > Memur Hemşire

Kamudaki yapısal karmaşanın en somut ve isyan ettirici örneklerinden biri de, statüden kaynaklanan ücret paradokslarıdır.

Bugün gelinen noktada, özellikle Sağlık Bakanlığı gibi kritik kurumlarda, işçi kadrolu bir sekreterin bazı durumlarda, daha fazla eğitim, yetki ve hayati sorumluluk taşıyan memur statüsündeki bir hemşireden veya diğer sağlık teknisyenlerinden daha yüksek maaş alabilmesi kabul edilemez bir gerçektir.

Bu durum, sadece maaş dengesizliği değil, bir vicdan problemidir.

- Hastanın hayatından doğrudan sorumlu olan, nöbet tutan, yüksek stres altında çalışan memur sağlık personelinin emeği maddi olarak ikinci plana atılmış olur.

- Yüksekokul/Fakülte eğitimi ve mesleki tecrübe gibi liyakat unsurları, statüden kaynaklanan toplu iş sözleşmesi veya ek ödeme avantajlarının gerisinde kalır.

- Aynı ekip içinde, daha az sorumluluk taşıyanın daha çok kazanması, kurum içi huzuru ve ekip ruhunu tamamen yok eder.

Reform, maaşları statüye göre değil, unvana, eğitime, sorumluluğa ve mesleğin riskine göre düzenleyen, adil ve rasyonel bir ücret sistemini derhal hayata geçirmelidir.

Temelden Yeni Bir Vizyon Şart

Kanunlarımız, özellikle de 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu (DMK) ve 4857 sayılı İş Kanunu, artık bir "revizyon" değil, temelden rasyonel bir vizyonla yeniden yazılma ihtiyacı içindedir. Yama kültürü, çağdaş çalışma hayatına ne yenileşme ne de aradığı esnekliği getirebilmiştir.

Sendikalarımız, sadece "iş güvencesi kırmızı çizgimizdir" demekle yetinmemeli, aynı zamanda "emeğin üzerinden yapılan adil olmayan edinimleri asla kabul etmiyoruz" sesini de güçlü bir şekilde deklare etmelidir.

Çalışan Annelere Vicdani Dokunuşlar

Reform, sadece maaş düzenlemesi değildir. Reform, insan onuruna yaraşır çalışma koşullarını getirmektir. Özellikle kadın çalışanlarımız için o günden bu yana bekleyen, ancak bir türlü tam anlamıyla hayata geçirilemeyen taleplerimiz hala önceliklidir.

- Gün İkiye Bölünmeli: Özellikle 5 yaş altı çocuğu olan memur ve işçi kadın çalışanlar için 6 saat çalışma esası ve günü ikiye bölen (part-time, esnek saatli) çalışma modelleri hızla uygulamaya konulmalıdır.

- Kreş Zorunluluğu: Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, büyük ölçekli tüm kamu kurumlarında kreş hizmeti ivedilikle hayata geçirilmelidir. Sağlık alanında çalışan annelerimizin bu sıkıntısını en iyi bilenlerin başında, ilgili sendika yöneticileri gelmektedir.

İşçi Statüsüne Etik ve Erdemli Kazanımlar

Çalışma hayatındaki en büyük adaletsizliklerden biri de "işçi" statüsünde çalışanların sahip olduğu kısıtlı haklardır. Bu durum, liyakatli iş gücünün önünü tıkamaktadır.

- İşçi kadrosunda çalışana, memurda olduğu gibi nakil veya tayin hakkının verilmesi, işçiler için bir hak, sendikalar için ise bir sosyal reform olacaktır.

- Nitelik, vasıf, eğitim ve liyakatte kendini yenilemiş İşçiye, memurda olduğu gibi görevde yükselme ve statü değişikliği fırsatlarının sağlanması, etik ve erdemli bir gerekliliktir.

- Yeraltı çalışanların asgari ücretle çalıştırılması derhal yasaklanmalı ve bu zorlu emeğin karşılığı acilen verilmelidir.

Aidiyet ve Motivasyon için Somut Teşvikler

İnsan kaynakları yönetiminin temel direği, çalışanın aidiyet duygusudur. Bunu sağlamanın yolu sadece maaş değil, aynı zamanda farkındalık oluşturan teşviklerdir.

- Çalışanlara 3 yılda 1 tam maaş teşvik primi verilmesi, motivasyon ve aidiyet için somut bir farkındalık yaratacaktır.

- 10 yılı dolduran işçi ve memura, konut veya araç alımında peşinat/kredi desteği sağlayacak uygulamalar hızla geliştirilebilir.

Vicdan, Evrensel Değerler ve Kul Hakkı

Kanunları revize ederken, ne popülizme ne de kast yapıların dayatmalarına teslim olmalıyız. Modern evrensel değerleri oturmuş devletler ne yapıyor, onlara bakıp; bize uygularken de Peygamberimizin insana ve çalışana sergilediği duruşu süzgeçten geçirmeliyiz.

Reformun temel ölçüsü, Vicdan, Evrensel Değerler ve Kul Hakkı üçlü saç ayağı olmalıdır. Aksi takdirde, bilerek veya bilmeyerek, sadece kapitalizme hizmet eder, krizi derinleştiririz.

Musa KOCAKİREN