Bir Ekonominin MR'ı: Türkiye’nin Makro Ekonomik Görünümü
Her bireyin sağlığı, tahlil sonuçları ve raporlarla değerlendirilebilir. Kalbin atış hızından kan değerlerine kadar her veri, o kişinin genel sağlık durumuna dair ipuçları verir. Ekonomiler de aslında çok benzer. Bir ülkenin sağlığı da makro ekonomik göstergelere bakılarak anlaşılabilir. Türkiye’nin 2025 yılına dair makro ekonomik raporuna baktığımızda, bize çok şey anlatan bir tabloyla karşılaşıyoruz.
İlk dikkat çeken unsur, bütçe açığı. 886 milyar TL'lik bütçe açığı, ülkenin harcamalarının gelirlerini önemli ölçüde aştığını gösteriyor. Bu açığın milli gelire oranı ise %3 seviyelerinde. Türkiye, uzun süredir yapısal bütçe açıklarıyla mücadele ediyor ve bu veri, mali disiplinin yeniden ele alınması gerektiğini ortaya koyuyor.
Cari işlemler dengesi ve dış ticaret dengesi ise ekonomik dışa bağımlılığın sürdüğünü gösteriyor. -16 milyar dolarlık dış ticaret açığı ve -5 milyar dolarlık cari açık, Türkiye'nin ihracattan çok ithalat yaptığına ve yeterince döviz geliri üretemediğine işaret ediyor.
Büyüme oranı %3 ile potansiyelin altında bir performans sergiliyor. Ancak daha çarpıcı olan, işsizlik oranı %8 ve geniş tanımlı işsizlik oranı %23 gibi oldukça yüksek seviyelerde. Bu, büyümenin istihdam yaratma kapasitesinin zayıf olduğunu gösteriyor.
Enflasyon ise başlı başına bir sorun olarak öne çıkıyor. Yıllık TÜFE %39 seviyesinde ve bu, vatandaşın alım gücünü ciddi biçimde zayıflatıyor. Fiyat istikrarı sağlanmadan ekonomik güvenin tesis edilmesi mümkün değil.
Dolarizasyon oranı %46 ve mevduatın %66’sı döviz cinsinden. Bu, toplumun TL’ye güvenmediğini, tasarruflarını döviz cinsinden tutmayı tercih ettiğini gösteriyor. Kur istikrarı ve güvenin yeniden inşası için para politikasında öngörülebilirlik elzem.
Diğer yandan, Merkez Bankası döviz rezervleri 126 milyar dolar ve altın rezervleri 50 milyar dolar seviyesinde. Bu rakamlar, dış şoklara karşı bir miktar tampon oluştursa da yeterli değil.
Toplam borç stoku 10,271 milyar TL, kredi stoku ise 18,401 milyar TL. Bu, özel sektörün borçluluğunun oldukça yüksek olduğuna işaret ediyor. Özellikle faiz oranlarının %46 olduğu bir ortamda, bu borç yükü reel sektör açısından ciddi riskler barındırıyor.
Özetle; Türkiye ekonomisi, yüksek enflasyon, zayıf büyüme, yüksek işsizlik ve kırılgan mali dengelerle dikkat çeken bir tablo sunuyor. Tıpkı bir hastanın MR görüntüsünden teşhis konulması gibi, bu göstergeler de ekonominin yapısal sorunlarını gözler önüne seriyor. Reformların ve güven tesisinin artık bir tercih değil, bir zorunluluk olduğu çok açık.
Konsültasyon Grubu: Mahfi EĞİLMEZ & TÜİK & HMB & TCMB & BDDK