PKK'nın Silah Bırakma Kararı

PKK'nın 12'inci kongresi 5 ve 7 mayıs tarihlerinde Kuzey Irak'ın Süleymaniye şehrinde gerçekleştirildi.

Abone Ol

PKK'nın 12'inci kongresi 5 ve 7 mayıs tarihlerinde Kuzey Irak'ın Süleymaniye şehrinde gerçekleştirildi. Bu kongrede örgütün silah bırakma kararı alması, hem iç dinamikler açısından hem de bölgesel konjonktür üzerinde önemli etkiler yaratan tarihi bir gelişme olarak kaydedildi.

İki aşamalı yapılan kongreye Öcalan'ın İmralı'dan video konferansla katılması, PKK'nın yeni stratejilerini ve iç yapısındaki bölünmeleri de gözler önüne serdi. Ancak bu kararı almanın hiçte kolay olmadığı aşikar; zira örgüt, içinde farklı eğilim ve düşüncelere sahip kadroları da barındırıyor.

Silah bırakma kararı, PKK'nın duruşu ve geleceği hakkında pek çok soru işaretini de gündeme getirdi. Ayrıca dış güçlerin bölgedeki etkinliklerini artırma çabaları ve PKK gibi örgütlerin Türkiye’nin istikrarını bozmak amacıyla kullanılması, bölgesel barışı sağlama çabalarını zorlaştırıyor. Bu durum, Türkiye'nin uluslararası alanda daha dikkatli ve kararlı bir duruş sergilemesini ise zorunlu kılıyor.

PKK’nın kendini feshetmesi sadece Türkiye için değil, İran, Irak, Suriye gibi bölge ülkelerin güvenliği ve istikrarı açısından da kritik önem taşıyor. Silahların bırakılmasının ardından, örgüte bağlı tüm illegal yapıların ortadan kaldırılması ve Avrupa’daki yapılanmaların da tamamen tasfiye edilmesi elzemdir. Silahların bırakılması, sadece bir başlangıçtır; örgütlü yapıların ve onların küresel bağlantılarının çözülmesi, kalıcı bir barış için atılması gereken en önemli adımlardır.

Bu bağlamda örgüt üyelerinin durumu, haklarındaki cezaların infazı ve yargı süreçlerinin nasıl işleyeceği gibi konular, bu sürecin en kritik taraflarını oluşturuyor. Bir bütünleşme iradesiyle af ve benzeri çözümler de yakında gündeme gelebilir.

Kısa süre içerisinde yürürlüğe girmesi beklenen yeni infaz kanunu ve çeşitli yargı paketleri, siyasi alanda tartışmalara ve müzakerelere zemin hazırlayacaktır. Ancak, kalıcı bir barışın tesis edilmesi için sadece hukuki ve yasal düzenlemeler yeterli değildir;Kürt meselesinin çözümünde tüm siyasi partilerin insiyatif alarak ortak adımlar atması gerekmektedir. Bürokratik ve otoriter yaklaşımlar, kısa süreli çözümler sağlasa da, uzun vadede daha kronik sorunlara yol açabilir. Oysa demokratik yaklaşımlar, toplumun geniş kesimlerinin katılımını sağlayarak daha kalıcı çözümlere kapı aralayabilir.

Diğer yandan Türkiye, son yıllarda terörle mücadelesinde büyük kazanımlar elde etmiş ve teknolojik gelişmelerle imkan ve kabiliyetlerini de önemli ölçüde geliştirmiştir. İHA ve SİHA gibi gelişmiş teknolojiler, silahlı grupların hareket kabiliyetini son derece kısıtlamıştır. Bu başarıların sürdürülebilirliğini sağlamak için de yeni yaklaşım ve stratejiler geliştirilmesi zaruridir.

PKK'nın silah bırakma ve örgütü feshetme yönündeki çağrısının ardındangerekli siyasi adımların atılmaması, sorunların daha da derinleşmesine yol açabilir. Ayrıca demokratik siyaset kanallarının kapatılması, başka örgütlerinveya yapıların devreye girmesine zemin hazırlayabilir. Unutulmamalıdır ki Kürt meselesi, PKK’dan önce de var olmuştur; tarih boyunca farklı evrelerden geçmiş, çeşitli biçimlerde kendini göstermiştir.

9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, PKK’yı "29’uncu Kürt isyanı" olarak nitelendirmesi, meselenin yüzeyde görünenin çok ötesinde, tarihsel ve yapısal bir derinliğe sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu bağlamda terör, sadece bir neden değil, yıllar içinde biriken sorunların sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Terörü bu sonuca götüren en önemli sebep ise uzun yıllar demokratik siyaset kanallarının kapalı tutulmuş olmasıdır. Dolayısıyla önümüzdeki bu süreçte Türkiye iki kritik yol ayrımında durmaktadır. Ya iç barışı tesis edecek adımlar atılacak, ya da Büyük Ortadoğu Projesi gibi dış müdahaleye açık senaryolar hayata geçecektir. İşte bu tarihi kırılma noktasında belirleyici olan yine siyaset olacaktır.

Dr. Güngör Gökdağ

14.05.2025