Guardian Gazetesi'nin Çevre Editörü Damian Carrington, geçen ay yaptığı Türkiye gezisi gözlemlerini "Türkiye’de kömüre hücumu durdurmak için çok mu geç?" başlığıyla haber yaptı.

Guardian Gazetesi'nin Çevre Editörü Damian Carrington geçen ay Türkiye'yi doğudan batıya gezmiş ve yapılmak istenen 80 yeni termik santral hakkında bilgiler toplamıştı. Guardian Gazetesi bu çalışmayı "Türkiye’de kömüre hücumu durdurmak için çok mu geç?" başlığıyla haber yaptı. Termik santrallerin insan sağlığı ve çevre üzerindeki zararlarının anlatıldığı haberde, termiksiz yaşam isteyen yöre insanlarının mücadelesi de ele alındı.

işte o haber:

Türkiye’de kömüre hücumu durdurmak için çok mu geç?

Türkiye yakında dünyanın en büyük kömürlü santraline – ülkedeki kömür patlaması kapsamında planlanan 80 yeni santralden biri- sahip olabilir, fakat direnç artıyor ve birçokları görmezden gelinen muazzam güneş enerjisi potansiyeline dikkat çekiyor

Birleşik Krallığın tüm enerji sektörü kadar kapasitesi olacak olan sırada bekleyen 80 yeni santral ile Türkiye’nin kömür için çok büyük planları var. Kömüre hücumun boyutu, Çin ve Hindistan’dan sonra, yeryüzündeki tüm ülkeler arasında en büyüğü. Dünya ülkelerinin iklim değişimi ile mücadele etmek amacıyla bir anlaşmaya varmak zorunda oldukları Aralık ayında Paris’teki BM kriz toplantısının yapılacağı ve bilim insanlarının bilinen kömür rezervlerinin %80’inin toprak altında kalması gerektiğine dair uyarılarda bulundukları bir senenin içinde ilerisini zorluyor.

Türkiye hızlı gelişen ekonomisinin ateşini harlı tutmak ve kendini Rus doğalgazına olan büyük bağımlılığından uzak tutmak için her şeyi göze almış durumda. Fakat muhalifler kömürün, hâlihazırda Türkiye’ye her yıl milyarlarca Avroya mal olan, ağır bir insan sağlığı bedeli olduğu konusunda uyarılarda bulunuyorlar ve bu güneşli ülkede neredeyse hiç bulunmayan güneş enerjisine işaret ediyorlar.

Yaklaşık 700km kuzeyde, Karadeniz kıyısında, Zonguldak bulunuyor. Buradaki üç kömürlü enerji santralinin bacaları, 70 sene önce açılan ülkedeki ilk santralinki de dâhil olmak üzere, dik, ormanlık bir vadinin dibinde kıvrılarak gidiyorlar. Burası hiç tartışmasız bir kömür kasabası. Futbol takımının adı Kömür Spor, okulunun adı Kara Elmas ve burada Çinli yatırımcılar tarafından desteklenen 1 milyar dolarlık yeni bir kömür santrali planlanıyor.

Zonguldak Türkiye’nin birkaç taşkömürü rezervinden birine ev sahipliği yapıyor ve vadinin dışına giden yola çıkan keskin dönemeçler birinin az ötesindeki zifiri karanlık bir tünelin içinde dikilen madenci Murat Şahin: “Bu işi seviyorum – bir çeşit ayrıcalık bu. Kömürün insanların evlerini ısıtıyor ve elektrik üretiyor olmasını seviyoruz. Kendimizi üretken hissediyoruz,” diyor.

Şahin için sorun kömürün kendisi değil, kullanılma şekli. “Hava kirliliği ile ilgili endişeleri paylaşıyorum, ama enerji santrallerine filtre takmak gibi doğru önlemleri almak zorundalar ve bunu yapmıyorlar,” diyor. “Yerel kaynakları kullanmak zorundayız. Burada nükleer enerji olmasını mı tercih ederdiniz? Çok daha kirli bir şey – Çernobil’e bakın.” Kendi sağlığı ile ilgili kaygıları gülerek geçiştiriyor, kömür tozu gözlerinin çevresindeki kırışıklıları belirginleştirirken: “Bu işin bir avantajı da budur: madenciler hiç yaşlanmazlar.”

Türkiye hükümeti yerli kaynakların kullanılmasını vurgulayarak kömüre hücumu teşvik ediyor, fakat son beş yılda inşa edilen santraller tarafından kullanılan yakıtın %95’i yurtdışından geliyor. Bu kömür ithalatına yapılan muhalefet kömür madencileri ile kıyıdaki yeşil bir dağ çıkıntısının limanı genişletmek için kesilip atılmakta olduğu Zonguldak’ta yapılmak istenen yeni santral aleyhine kampanya yürüten yerel grupları birleştiren bir konu. Afşin-Elbistan’ın aksine, burada, eskiden santralde çalışan Kadir Orhan’ın da son zamanlarda katıldığı, küçük fakat kararlı bir muhalefetin büyüdüğü görülüyor.

Türkiye’nin hedefi 2023’e kadar elektriğin sadece %5’inin güneşten elde edilmesi şeklinde.

Günde 400 ton hızla enerji santrallerinden çıkan pastel renkli külün atıldığı Zonguldak’taki devasa çukurlardan birinin başında dururken, Orhan, şehrin enerji santrallerinden birinde çalışarak geçirdiği 26 yılı ve santralin sebep olduğu kirliliği düşünüyor. “Bu konuda bir takım zorluklar yaşadım. İlk elden neler olduğunu gördüm,” diyor. Sekiz ay önce santral özelleştirilince işten çıkarılmış ve şimdi de köyde evinin üzerine fotovoltaik güneş panelleri yerleştiren ilk kişi olmuş. “Bir şeyler yapılabileceğini göstermeye çalışıyorum,” diyor Orhan, yanından büyük sarı bir kamyon arkasından soluk kül yığınları saçarak geçerken.

Madencilik bizim işimiz, ama biz karşıyız. Rüzgâr ve güneş imkânları var – devlet önce bunları desteklemeli.

WWF-Türkiye tarafından hazırlatılan güncel bir Bloomberg Yeni Enerji Finansmanı raporu enerji ihtiyacını karşılamak için Türkiye’nin, aynı zamanda karbon salınımını da muhafaza ederek, rüzgâr, güneş ve hidroelektriğini geliştirmesinin kömüre hücum ile maliyetinin aynı olduğunu ortaya çıkardı.

Eğer Türkiye’nin kömüre hücumunun önüne geçilecekse bu Amasra gibi yerlerde olacak. Zonguldak’ın 100km doğusundaki bu kadim balıkçı kasabası turistlerin gözdesi ve burada kömür madencileri bile bölgede ilk olacak olan dört büyük enerji santrali planlarına karşı çıkıyor.

“Biz burada yaşıyoruz ve hava kirliliğinden etkileneceğiz,” diyor, şirin deniz kıyısından 20 dakikalık yürüme mesafesindeki yeraltı madeninde çalışan, Engin Pazar. “Kömür madenciliği bizim işimiz, ama biz karşıyız. Rüzgâr ve güneş imkânları var – devlet önce bunları desteklemeli.

Burada, tarihi 2.400 yıl geriye giden Tios’taki Karadeniz’in en eski abidelerine yakın mesafede, Profesör Erdoğan Atmış güçlü bir protesto dalgasının önderlerinden biri. Gösteriler arasında 7km’lik bir insan zinciri oluşturmak ve 42.000 kişinin –ilin nüfusunun dörtte biri- protesto mektubu yazmaları da var. “Bacalar ne kadar uzun olursa olsun, tıpkı 1950lerde Londra’da olduğu gibi, insanlar acı çekecek,” diyor.

Atmış yerel bir üniversitede bir ormancılık uzmanı ve enerji hattı için Aralık ayında bölgenin meşhur ormanlarında yapılan 36kmlik bir kesim kuşağını işaret ediyor. Bu hareket, tıpkı Amasra’daki yeni kömür ocağı gibi, enerji santrallerinin onay sürecini oldubittiye getirmek amacıyla yapılmıştır, diyor.

Protestocular 2012’de bir mahkeme onların lehine karar verdiğinde kazandıklarını düşündüler. Ancak çevre bakanı Erdoğan Bayraktar gereği olduğu şekilde yargı kararını onaylamadı. Bayraktar 2013’te, polisi inşaat projelerinde rüşvet iddialarını soruşturmaya sevk eden büyük bir yolsuzluk skandalı sırasında, istifa etmeye zorlanmıştı.

Kömür santralleri yakındaki Tarlaağzı köyünü tehdit etmeye devam ediyor ve köylüler hava kirliliğinin ve derin kül çukurları kazılmasının etkilerinden korkuyorlar. Hatice Erfidan şöyle diyor: “Beni o kadar huzursuz ediyor ki uyku bile uyuyamıyorum. Güneş santrali kurmaları lazım. Ben Almanya’da Saarbrücken’de 40 sene yaşadım ve her yerde güneş panelleri vardı ve rüzgâr enerjisi de vardı.”

Köy muhtarı Şakir Karabacak’ın ateşli sözleri protestocuların hiddetini yansıtıyor: “Yeni santrallerin köyün sonunu getireceğinden korkuyoruz. Bizi uzaklaştırmaya çalışabilirler, çünkü biz kendi kendimize gitmeyeceğiz. Ama bizi öldürmek zorunda kalacaklar – ya da biz onları öldüreceğiz.”

Amasra protestocuları Karadeniz kıyısında 300km uzaktaki Gerzelilerin zaferinden ilham alıyorlar. Orada, 2013’te, inşaat sahalarını engellemek için 24 saat tutulan nöbetler ve diğer protestolardan sonra, protestocular bir hukuk savaşını kazandılar ve büyük bir kömürlü enerji santrali planını iptal ettirdiler.

Fakat Türkiye çapında diğer birçok kömür santrali planı ise muhtemelen devam edecek. The Guardian Türkiye’nin enerji bakanlığı, çevre bakanlığı ve çeşitli projelerde yer alan firmaları ile röportaj taleplerinde bulundu, ancak hiçbiri onaylanmadı.