Bartın'ın Amasra ilçesinde yerli-yabancı ziyaretçilerin ilgisini çeken anca,k şikayetler üzerinde kesilen Ağlayan Ağaç (Selvi Ağacı) 'ın yerine fidanı dikildi.
Amasra’nın sembollerinden biri haline gelen ve yıllardır yerli-yabancı ziyaretçilerin ilgisini çeken Ağlayan Ağaç mevkindeki işletme sahibi Melih Saylam, sosyal medya hesabından "Ağlayan ağaçın hikayesi, Anka kuşu" başlıklı açıklama yaptı.
Ağlayan Ağaç: Anka kuşu Küllerinden Doğan Bir Hikâye
Zamanın izlerini taşıyan her dalında, rüzgârla konuşan her yaprağında, Boztepe’nin sessizliğini dert ortağı bilmişti Ağlayan Ağaç… Bugün yerinde yok belki, ama kökleriyle hâlâ yaşıyor; toprağa karışan gövdesi değil, bir devrin hatırasıdır artık.
Bizim için her şey, 1995 yılında başladı. O güne dek Boztepe, Amasra'nın çöplüğüydü. Kıyıya atılan yılların birikintisi, doğaya sırtını dönmüş bir manzara... Ta ki, 300–350 yıllık bir selvi ağacı, tüm o kirliliğin içinden başını kaldırıp yeniden hayata tutunana kadar. Çöp yığınları kaldırıldı, temizlik yapıldı; ve tam orada, kök saldığı yamaçta, işletmemizin ilk adımını attık.
O günden sonra değişti her şey. Tavşan Adası’na nazır, Karadeniz'in yelini göğsünde hisseden bu tepe, “Aşıklar Tepesi” oldu halk dilinde. Yerli yabancı demeden, binlerce insanı ağırlayan bir sevda durağına dönüştü. Bu dönüşümde elbette doğanın içinden doğan o hüzünlü kahramanın payı büyüktü.
Peki neden ‘Ağlayan Ağaç’?
Sabahın erken saatlerinde, denizden yükselen sisin serinliğiyle birlikte ağacın yapraklarından süzülen tuzlu damlalar vardı. Kimileri bunun çiğ olduğunu söylerdi, kimileri doğanın mucizesi… Ama biz bilirdik: Bu, Amasra’ya sevdalı bir ağacın gözyaşlarıydı. Yüzyıllardır gölgesine sığınanların, aşka gelenlerin, uzaklara dalanların fısıltısını içine çekip ağlıyordu o ağaç. Ve her damlasıyla bize bir hikâye bırakıyordu.
Ancak 2021 yılında kulağımıza gelen bir haber, içimize huzursuzluk saldı. Kurul, ağacın kesilebileceğine dair karar alabilirmiş… Belki de bir önseziydi bu. Sapanca’dan ziyarete gelen bir dostum, fide yetiştiriciliğiyle uğraşıyordu. Ağacın dibinden çıkan genç fideleri ona teslim ettik. Yıllar sonra başımıza gelebilecek en kötü ihtimali düşünerek, bir ihtimal de olsa devam edebilsin diye...
Ve o korktuğumuz gün geldi çattı. 2025 yılı Nisan ayında, ağacımız kesildi.
Görünüşte kuruydu belki… Ama kimse sormadı o kuruluğun ardındaki ihmalleri, ilgisizliği, koruma yerine kaderine terk edilişi. Ne bir bakım, ne bir destekleme çalışması... Oysa o ağaç, Amasra'nın turizm kapısını aralayan ilk canlıydı. Gölgesinde çay içilen, fotoğraf çekilen, evlilik teklifleri edilen; dertleşilen, vedalaşılan bir dosttu o.
Ve en acı olanı da şu ki: Asırlardır bu şehre hizmet eden o ulu ağaç, yalnızca bir aileye mensup bir ya da iki kişinin ısrarlı şikayetleri yüzünden gözden çıkarıldı. Halkın sevgisini kazanmış, yüzlerce anıya ev sahipliği yapmış bir değeri; korunmak yerine şikâyetlere kurban edildi. Bu karar, Amasra’nın kalbine saplanan bir sızı oldu. Kesildiği gün, onu tanıyan herkesin içinde bir boşluk oluştu. O gün Boztepe’de sadece bir ağaç değil, bir şehir hatırası, bir kültür, bir aidiyet duygusu da yıkıldı.
Ama bu hikâye burada bitmedi.
Yıllar önce verilen o fidelerden biri, şimdi yeniden toprağa kavuştu. Belediyenin diktiği yeni selvi, geçmişin izini geleceğe taşıyacak. O eski gövdenin yanına dikilen bu yeni fidan, bir Anka kuşu gibi küllerinden doğan, ağacın yeni hayatı olacak.
Çünkü bazı kökler kolay kurutulmaz. Bazı gövdeler devrilse de hatıraları dimdik ayakta kalır.
Bugün, Ağlayan Ağaç’ın gözyaşları yok belki… Ama onun yetiştirdiği sevgi, hatıra ve katkı, Amasra’nın dört bir yanında yaşamaya devam ediyor.
Biz onun gölgesinde büyüdük. Şimdi sıra bizde... Yeni köklere, yeni umutlara hayat vermek için.
Ve en önemlisi; bu mücadelede yanımızda olan, bizi anlayan ve destekleyen herkese minnettarız. Birlikte büyüdük, birlikte ağladık; şimdi birlikte yeniden filizleniyoruz.