Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, A Haber ve Anadolu ajansına 15 Temmuz hain darbe girişimi ve gündeme dair konularda önemli açıklamalarda bulundu.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden 9 yıl geçtiğini belirterek, “15 Temmuz hain kalkışmasında milletimizin kahramanlığı bütün dünyaya bir insan hakları, demokrasi mücadelesiydi. Ne Avrupa'sından ne Amerika'sından o gece gerekli desteği göremedik." dedi.

Bakan Yılmaz Tunç, A Haber canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve açıklamalarda bulundu. Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminde yaşadıklarını anlatan Bakan Tunç, darbe kalkışması haberini memleketi Bartın'da aldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın vatandaşları meydanlara davet etmesi üzerine darbe girişimine karşı büyük bir direniş başladığını aktaran Bakan Tunç, milletin canı pahasına mücadele ettiğini dile getirdi.

"Darbe girişiminin üzerinden 9 yıl geçti. Bunun bir bilançosu oldu. Yargıda da pek çok FETÖ unsuru tasfiye edildi. Bir açık da oluştu. Bu açık kapatılabildi mi?" sorusu üzerine Bakan Tunç, darbe kalkışmasından sonra darbecilerle hesaplaşma döneminin başladığını ifade etti. Bakan Yılmaz Tunç, "Bu çerçevede kamudan ihraç edilen 127 bin kişi vardı FETÖ ile irtibat ve iltisaklı olan. Bu 127 bin kişinin içerisinde hatalı işlem olabilir mi acaba diye düşündüğümüzde bu noktada da Olağanüstü Hal Komisyonu kuruldu. Olağanüstü Hal Komisyonu 127 bin başvuruyu inceledi ve yaklaşık 20 binini iade etti. İade edilmeyenlerin hak arama yolu açık tutuldu. Normalde Anayasamız ve kanunlarımızda böyle bir yol yok." diye konuştu.

Yargıda da 4 bin 6 hakim ve savcının ihraç edildiği, 12 bin hakim savcının o dönemde 8 bine düştüğü bilgisini veren Bakan Tunç, aynı tarihlerde istinaf uygulamasının da başladığını kaydetti.

İstinaf uygulamasına 3 bin birinci sınıf hakimin geçtiğini, ilk derecede 5 bin hakimin görev yapacak duruma geldiğini anlatan Bakan Tunç, yargı teşkilatını genç bir kadroyla takviye etmeye çalıştıklarını belirtti.

Adalet Bakanı Tunç, hukuk fakültesinden mezun olan ve güvenlik soruşturmalarından geçen hukukçuların hakim olduğunu, şu anda yargı teşkilatının yüzde 50'sinin 5 yıllık kıdemin altında bulunduğunu dile getirdi.

"Bu durum nitelikte bir sorun yaratıyor mu?" sorusu üzerine Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, başlangıçta sıkıntılar çektiklerini, ancak yargıda arınma sürecini hızlı gerçekleştirdiklerini söyledi. Bakan Tunç, yeni takviyelerle, genç kadrolarla hakim ve savcıların 25 bin kadroya ulaştığını bildirdi.

SİVİL KİŞİLER BAKIMINDAN 126 BİN 796 MAHKUMİYET KARARI VERİLDİ

Bakan Tunç, o gece silah kullanan, tank kullanan, helikopterle insanların üzerine ateş eden fiilen darbeye karışmış kişilerle ilgili açılan davalar olduğunu belirterek, 289 davanın tamamının karara bağlandığını, karara bağlanan dosyaların 224'ünün Yargıtay tarafından onaylandığını, bir kısmının da bazı sebeplerle bozulduğunu, istinaf ve ilk derece süreçleri devam eden birkaç dosya bulunduğunu kaydetti.

Silah, helikopter, tank kullanan ve bilfiil vatandaşa ateş eden darbecilerden 4 bin 891'inin mahkum edildiğini, bunlardan 1634'ünün ağırlaştırılmış müebbet, 1366'sının müebbet, 1891'inin de süreli hapis cezası aldığını belirten Bakan Tunç, bunlarla ilgili süreçlerin hemen hemen tamamlandığını ifade etti.

Bakan Tunç, çatı davası denilen davaların Ankara'da, İstanbul'da görüldüğünü, millete silah çekenlerin müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet, 253'er kez hapis cezası alarak milletin huzurunda hesap verdiğini dile getirerek, bunun yanı sıra sivil kişiler bakımından 126 bin 796 mahkumiyet kararı verildiğini söyledi.

FETÖ'den soruşturması devam eden şüpheli sayısının 58 bin olduğunu, hükümlü ve hükümözlü 11 bin 85 kişinin cezaevlerinde bulunduğunu aktaran Bakan Tunç, davası devam eden kişi sayısının 24 bin olduğunu bildirdi.

Bakan Yılmaz Tunç, yargının özellikle büyük hassasiyet gösterdiğini, bundan sonraki süreçte olağanüstü halin artık yürürlükte olmadığını belirterek, normal yargılama süresi içerisinde ifadelerde, yeni delillerle ortaya çıkan hususlar varsa bu noktada gerekli soruşturmalar ve dava süreçlerinin devam ettiğini söyledi.

HER ZAMAN TEYAKKUZDA OLMAK LAZIM

Yurt dışına kaçanların da olduğunu hatırlatan Bakan Tunç, şöyle devam etti:

"Gerek 17/25 sonrası gerek 15 Temmuz öncesinde yurt dışına kaçanlarla ilgili kırmızı bülten taleplerimiz oldu. Ama maalesef dünya, bu noktada bizi yalnız bıraktı. Hatta 15 Temmuz hain kalkışmasında, milletimizin kahramanlığı bütün dünyaya bir insan hakları, demokrasi mücadelesiydi, ne Avrupa'sından ne Amerika'sından o gece gerekli desteği göremedik.

Sonrasında FETÖ ile mücadelede de gerekli desteği göremedik. FETÖ unsurları kendi ülkelerine yerleşti, Avrupa'nın ülkelerinde, hala oralardalar, Amerika'dalar. 118 ülkeye 2 bin 364 iade talebinde bulunduk. Sadece dost bildiğimiz ülkeler işte Türki Cumhuriyetlerinden ve ilişkilerimizin çok iyi olduğu ülkelerden 131 kişi ancak iade edildi üçü resmi yoldan 128'i de gayriresmi yoldan sınır dışı edilerek bize teslim edildi. 3 bin 579 kırmızı bülten talebimiz var. Maalesef, İnterpol'ün, kırmızı bülten taleplerimizi bunlar sanki bir siyasi suçluymuş gibi dikkate almadığını üzülerek görüyoruz. Burada dünyanın bir çifte standardı söz konusu maalesef. Türkiye, 15 Temmuz gecesi bir demokrasi mücadelesi verirken dünya ve Avrupa üye adayı olduğumuz Avrupa ülkeleri de maalesef bizim yanımızda olmadılar."

Bundan sonraki tedbirlerin önemine de işaret eden Bakan Tunç, "Her zaman teyakkuzda olmak lazım. Sadece FETÖ değil bütün ülkemiz aleyhinde olabilecek bütün terör örgütleri ile ilgili olarak teyakkuzda olmak ve tedbirli olmak lazım. Özellikle vesayetçi, darbeci anlayışın bu ülkede bir daha eline fırsatı geçirmemesi lazım. Bu anlamda da çok mesafeler aldık." dedi.

15 TEMMUZ'DA SON DARBEYİ VURACAKLARINI ZANNETTİLER, BAŞARAMADILAR

"Terörsüz Türkiye projesi var. Bu konuyla ilgili Adalet Bakanlığı nasıl bir misyon yüklenecek? Yeni bir infaz düzenlemesi söz konusu olabilir mi Terörsüz Türkiye sürecine dair?" sorusuna karşılık Bakan Tunç, tarihi günlerden geçildiğini, silahların yakılmasının bu süreçteki çok önemli bir dönemeç olduğunu ifade etti.

Bakan Tunç, Terörsüz Türkiye sürecine de kolay gelinmediğine işaret ederek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen yıl iç cephenin güçlendirilmesine ilişkin Ahlat'ta önemli bir konuşma yaptığını hatırlattı.

Terörsüz Türkiye sürecinin adım adım inşa edildiğine dikkati çeken Bakan Tunç, bu sürecin inşa edilmemesini isteyen çevrelerin olduğunu, AK Parti'nin kuruluşundan itibaren sürekli engellenmeye çalışıldığını kaydetti.
Bakan Tunç, "15 Temmuz'da son darbeyi vuracaklarını zannettiler, başaramadılar. Vesayetçi anlayışın özellikle Türkiye'nin huzur ve güvenliğinin siyaset kurumu ve demokratik kurumlar tarafından sağlanması durumunda vesayetçi, darbeci anlayışın özellikle bu noktada zararlı çıkacağını düşündükleri için sürekli engelleme gayreti içerisinde oldular. Ama bu mücadele, hem Türkiye'nin kalkınması süreci hem de yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşmasıyla sağlandı." şeklinde konuştu.

Bakan Tunç, bundan sonra bu ülkede bir daha 15 Temmuz'lar yaşanmasın diye gerçekleştirilen reformların çok önemli olduğunu söyledi.

Türkiye'de bir daha darbeci, vesayetçi anlayışa geçit vermemek için yapılan yapısal reformlara değinen Bakan Tunç, şöyle konuştu:

"Bunlardan birincisi Milli Güvenlik Kurulunun sivilleştirilmesi, ikincisi Yüksek Askeri Şura, Jandarmanın İçişlerine bağlanması, Genelkurmayın Milli Savunma Bakanlığına bağlanması, yıllardır darbecilere gerekçe gösterilen İç Hizmet Kanunu 35. maddesi... Bunlar kaldırıldı. Hakimler Savcılar Kurulu, Anayasa Mahkemesinin yapısı demokratik hukuk devleti ilkesine uygun hale getirildi. 'Darbeciler yargılanamaz' diye madde vardı Anayasa'da, bunlar değiştirildi. 'Gerektiğinde sıkı yönetimi ilan edilebilir' diye madde vardı Anayasa'da. Bunlar kaldırıldı. Bunlar Türkiye'nin çok büyük kazanımları. Şimdi bu kazanımları daha da ileriye taşımak için işte yeni anayasayı bunun için söylüyoruz. Her ne kadar vesayetçi anlayıştan, darbeci anlayıştan uzaklaştırmışsak da o vesayetçi ruhu azaltmaya çalışmışsak da darbecilerin yaptığı bir Anayasa'yla yolumuza devam ediyoruz."

Bakan Tunç, anayasa değişikliğinin Terörsüz Türkiye ile ilgili olmadığını belirterek, Terörsüz Türkiye sürecinin açıklığa kavuştuğundan itibaren Adalet Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatının koordinasyonu sonucunda bu noktaya gelindiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde bu koordinasyonun sağlandığını vurgulayan Bakan Tunç, "1990'lı yılların koalisyon hükümetleriyle bu başarı olmaz. Bir buçuk yılda değişen hükümetler, Adalet Bakanlığının başka bir partiye, Dışişlerinin başka bir partiye bağlı olduğu durumlarda o görüş birliğinin sağlanması mümkün değil. Cumhur İttifakı olarak burada tam bir koordinasyon ve uyum içerisinde bu başarı sağlandı." diye konuştu.
Anayasa ile ilgili AK Parti'de oluşturulan kurula da değinen Bakan Tunç, Meclis'te anayasayla ilgili çalışmaların farklı alanda yürüyeceğini aktardı.

Bakan Tunç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) görülen davalarla ilgili bir çarpıtmanın söz konusu olduğunu ifade ederek, "Son 10 yılda tüm ülkeler bakımından 47 ülke var, 710 bin 739 dava AİHM'nin önüne gelmiş. Bunun 11 bin 252'si hakkında ihlal kararı verilmiş. Tüm ülkeler bakımından ihlal oranı yüzde 1,58. Türkiye için 102 bin dava gitmiş AİHM'nin önüne 1193 ihlal olmuş. 1,7 yani ihlal oranı bakımından da ortalamanın altındayız." bilgisini verdi.

SORUŞTURMANIN SONUCUNU BEKLEMEK GEREKİR

"Adalet Bakanı olarak bir hakim veya savcıyı arayıp talimat vermeniz söz konusu mudur?" sorusuna ilişkin Bakan Tunç, yargının bağımsız ve tarafsız şekilde soruşturmaları yaptığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İstanbul'daki para kulelerini yargı nereden öğrendi, CHP'nin medyaya vermesiyle öğrendi. Oradan başlayan ve alınan ifadeler sonrasında ortaya çıkan birtakım delillerle soruşturmalar genişletildi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile ilgili ve bir kısım ilçe belediye başkanları ile ilgili bağlantılı olan itirafçıların ifadeleri ve bu itirafçıların çoğu kendi arkadaşları. Şimdi Manavgat'taki durum, önce sahip çıkmaya çalıştılar ama suçüstü görüntüleri yayınlandığında bu sefer 'inanamadık' diyorlar. Daha inanamadığınız başka deliller ortaya çıktığında ne yapacaksınız, mahcup olursunuz o zaman, soruşturma devam ediyor.

Şimdi Şile'deki suçüstü durum, neden sessiz kaldılar bugüne kadar? Şile'de belediye başkanı gözaltına alındı, hiç sahip çıkmadılar. Çünkü, suçüstü yapıldığını önceden öğrendiler ve sahip çıkmadılar. Özellikle belediyelerle ilgili soruşturmalar başladığı andan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili soruşturma başladığı andan itibaren hemen 'bu soruşturma siyasidir' dediler. Nereden biliyorsunuz, yani dosyanın içeriğini bilmiyorsunuz, daha sorgusu yapılmadı, daha bir sual sorulmadı, ne sorulacağını bilmiyorsunuz, savunmasının ne olacağını bilmiyorsunuz, elde edilen dijital materyallerin ne olduğunu bilmiyorsunuz hemen sahip çıkıyorsunuz. Burada soruşturmanın sonucunu beklemek gerekir."

10. YARGI PAKETİNDEKİ DÜZENLEMELER

Bakan Tunç, "Yalnızca muhalefet partilerine yönelik mi soruşturmalar var?" sorusuna ilişkin, AK Partili belediyelere de soruşturma açıldığını, geçen 5-6 yıl içerisinde 30 davaya AK Partili belediyelerin muhatap olduğunu söyledi.

Bu konuyla alakalı şu anda 13 kişinin mahkum olduğunu, 7 davanın devam edip 10 beraatın bulunduğunu bildiren Bakan Tunç, yargının hangi partiden olursa olsun yanlış yapanın, yolsuzluk yapanın üzerine gitmek durumunda olduğunu vurguladı.

Geçmiş dönemlerde yargının da darbeci, vesayetçi anlayışın etkisinde kaldığını anlatan Bakan Yılmaz Tunç, şu anda Türk yargısının her zamankinden daha bağımsız ve tarafsız olduğunu dile getirdi.

Bakan Tunç, 25 bin hakim ve savcının 17 bininin 2016'dan sonra göreve başladığını, birinci sınıf hakim ve savcı sayısı çoğaldıkça İstinaf'taki daire sayısının artırabileceğini söyledi.

"Kamuoyu araştırmalarında yargıya olan güven oranlarını yeterli buluyor musunuz?" sorusu üzerine Tunç, Türk yargısıyla ilgili dünyada kara propaganda olduğunu ifade etti.

Bakan Tunç, 10. Yargı Paketi'ndeki düzenlemelere de değinerek, şöyle devam etti:

"Pakette birçok düzenleme vardı özellikle özel infaz usulleri, konutta infaz, hasta, tutuklu, hükümlerin ve yaşlıların cezalarını infazıyla ilgili onların uygulanabilirliğini artırma noktasında mevzuatımızda düzenlemeler yapıldı. Tabii, bunlarla yetinmeyeceğiz. Şimdi ceza adaletiyle ilgili ikinci paketimiz 10. pakette yasalaşmayan, Meclisin gündemi nedeniyle geri bırakılan bazı düzenlemeler vardı."

MİNGUZZİ DAVASI

Bakan Tunç, Kadıköy'de, bıçaklanarak öldürülen 15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi'nin davasını yakından takip ettiklerini, yargılamanın etkin şekilde devam etmesi ve sanıkların, şüphelilerin, suça sürüklenen çocukların cezayı alabilmeleri noktasındaki yargının gerekli hassasiyeti gösterdiğini vurguladı.

Söz konusu davadan sonra suça sürüklenen çocuklarla ilgili mevzuatta nelerin yapılabileceğini masaya yatırdıklarını anlatan Bakan Tunç, "Geleceğimiz olan yavrularımızı her türlü tehlikeden, şiddetten, bağımlılıktan korumak bizim asli görevimiz. Bu konuda da gerek Aile Bakanlığımız gerek İçişleri, Adalet birlikte çalışmalarımız var. Bu konuda özellikle hem suça sürüklenen çocuklar bakımından daha etkin bir soruşturma ve kavuşturma yapılabilmesi hem de suç mağduru çocukların özellikle haklarının korunması bakımından yapacağımız bazı çalışmalar var, bunları da son aşamaya getirdik." şeklinde konuştu.

Bakan Yılmaz Tunç, trafikle ilgili 10.Yargı Paketi'nde trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçuyla ilgili bir maddenin yasalaştığını anımsatarak, şunları kaydetti:

"Trafikte makas, drift atma, yol kesme, ölümlü kazaya sebebiyet verdikten sonra olay yerini terk etme, ambulans bile çağırmadan buna ilişkin özellikle suç teşkil eden hapis cezası gerektiren hususlarla ilgili olarak kanun taslağımızı hazırladık. TBMM grubumuza gönderdik, grubumuzda bu konular tartışılıyor. Önümüzdeki yasama sürecinde 11. pakette bunlar yerini alacak."

Adalet Bakanı Tunç, atamalarla ilgili gelecek günlerde müjdelerin verileceğini sözlerine ekledi.

BAKAN TUNÇ: BU TÜR KARANLIK GECELERİ BİR DAHA YAŞAMAMAK İÇİN HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALMAK GEREKİR

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin, "Bundan sonra bu tür karanlık geceleri bir daha yaşamamak için her türlü tedbiri almak gerekir. Bu konuda özellikle yargımız hassas." dedi.

Bakan Yılmaz Tunç, FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin 9. yılında Anadolu Ajansına (AA) değerlendirmede bulundu. Türk demokrasi tarihini "darbeler tarihi" olarak nitelendiren Bakan Tunç, AK Parti'nin iktidara gelmesinin ardından Türkiye'de yeni bir dönemin başladığını vurguladı. Darbeci, vesayetçi anlayışın AK Parti'nin iktidara gelmesi sonrasında da boş durmadığını, AK Parti'nin 2001 ve 2008'de kapatma davalarıyla karşı karşıya kaldığını belirten Bakan Tunç, süreç içerisinde "27 Nisan e-muhtırası", "MİT krizi", "Gezi Parkı olayları", "FETÖ'nün 17-25 Aralık yargısal darbe teşebbüsü" ve "terör saldırılarının" yaşandığını hatırlattı.
Bu olaylarla adeta 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin taşlarının birer birer döşendiğini vurgulayan Bakan Yılmaz Tunç, darbecilerin o gece milletin silahlarını, millete doğrulttuğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla halkın meydanlara indiğini anlatan Bakan Tunç, "Millet o gece iradesine sahip çıktı. Sokaklara, meydanlara indi. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir görüntülü mesajı milletimizin meydanlara inmesi için yetti." ifadelerini kullandı.

YARGI, 15 TEMMUZ'DA MİLLİ İRADEYE SAHİP ÇIKTI

Bakan Tunç, milletin adeta darbecilere darbe yaptığını vurgulayarak, "O gece millet meydanlarda darbecilerle mücadele ederken, şehit ve gaziler verirken, Türk yargısı da evlerinde beklemedi. Cumhuriyet savcılarımız, hakimlerimiz adliyelere koştular. Darbecilere karşı gözaltı kararları alındı, yakalama kararları çıkarıldı. Darbecilerle hukuk önünde de bir mücadele başladı. Türk yargısının vesayetçi, darbeci anlayıştan arındığının ispatıdır 15 Temmuz'da yargının millet iradesine sahip çıkması." diye konuştu.

Yargının, 27 Mayıs darbesi, 12 Eylül darbesi ve 28 Şubat postmodern darbesinde milletin hakkını, hukukunu savunmadığını, darbecilere destek olduğunu aktaran Bakan Yılmaz Tunç, "15 Temmuz'da Türk yargısı ne yaptı? 27 Mayıs'taki, 12 Eylül'deki, 28 Şubat'taki gibi davranmadı. 15 Temmuz'da milli iradeye sahip çıktı, insan haklarına sahip çıktı, hukuka sahip çıktı. Gördük ki bu yargı mensupları milletin yargısı. Yargı milletin arka bahçesi, birilerinin arka bahçesi değil." değerlendirmelerinde bulundu.

FETÖ SORUŞTURMALARI

Darbe girişiminin ardından FETÖ mensuplarına yönelik yürütülen soruşturmalara ilişkin bilgiler veren Bakan Tunç, örgütle irtibatı veya iltisakı olan 127 bin kişinin kamudan ihraç edildiğini bildirdi.

İhraçlarla ilgili Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun kurulduğunu anımsatan Bakan Tunç, başvuruda bulunan yaklaşık 20 bin kişinin görevine iade edildiğini, ayrıca hak arama yollarının sonuna kadar açıldığını söyledi.
Bakan Yılmaz Tunç, yargı teşkilatının ceza soruşturmalarıyla ilgili de hassas bir süreç yönettiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"289 fiili darbe davası açılmıştı. 289 fiili darbe dosyasında tamamen karar verildi. Burada 4 bin 891 kişi hakkında mahkumiyet kararı verildi. Bunlar bizzat 15 Temmuz gecesi eline silah aldığı, millete bu silahları doğrulttuğu, helikopter kullandığı, tank kullandığı, silah kullandığı tespit edilen kişiler. Bu 4 bin 891 kişinin 1634'ü ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Yine 1366'sı müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 1891'i de farklı sürelerde hapis cezalarına çarptırıldılar. 2 bin 870 kişi de beraat kararı verildi. 'Erler de mahkum edildi', 'yargılama hataları da oldu' şeklinde eleştiriler var. Bakın 2 bin 870 kişi fiili darbeye katıldığı gerekçesiyle yargılanıp beraat etti. Burada yargımız tüm delilleriyle, görüntüleriyle, tanıklarıyla kılı kırk yararak bir hassasiyet göstermeye çalışıyor."

Bu süreçte yargının da FETÖ'den arındırıldığını anlatan Bakan Tunç, "4 bin 6 yargı mensubu adalet teşkilatından ihraç edildi. Cezaevlerinde 11 bin 85 FETÖ'den hükümlü ve hükümözlü, 555 de tutuklu var." dedi.
Bakan Tunç, hakkında dava açılan 24 bin kişinin yargılanmasının, 58 bin şüphelinin de soruşturmasının sürdüğünü ifade etti.

FETÖ DİNİ DUYGULARI İSTİSMAR EDEN BİR ÖRGÜT

Bakan Tunç, FETÖ'nün milletin dini duygularını istismar ederek, gençlerini kandırarak devletin hassas kurumlarını ele geçirmeye çalışan bir örgüt olduğunu dile getirdi.

FETÖ konusunda uyanık olunması gerektiğine işaret eden Bakan Tunç, "Dolayısıyla burada hep teyakkuzda olmak, bunların tekrar ortaya çıkmaması için gerekli her türlü tedbiri almak, bundan sonra bu tür karanlık geceleri bir daha yaşamamak için her türlü tedbiri almak gerekir. Bu konuda özellikle yargımız hassas." görüşünü paylaştı.

FETÖ ile ilgili ihbar ya da yeni bir delil söz konusu olduğunda yargının hassas davrandığını belirten Adalet Bakanı Tunç, "Milletimizin hakkını, hukukunu korumak, milli iradeye her zaman sahip çıkma anlamında Türk yargısının 15 Temmuz'daki kahramanlığını unutmak mümkün değil." ifadesini kullandı.

BU MİLLET YENİ BİR ANAYASAYI HAK EDİYOR

Adalet Bakanı Tunç, darbeleri unutmayacaklarını, gençlere de bu karanlık girişimleri anlatmaya devam edeceklerine işaret ederek, "Çocuklarımız, gençlerimiz nasıl bir mücadelenin içerisinden gelindiğini sürekli hatırlamaları lazım ki aynı tehlikeyle bir daha karşılaşmayalım, aynı karanlık girişimlerle bir daha karşılaşılmasın." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin darbeci vesayetçi anlayışın sonlandırılması noktasında büyük mesafe aldığına dikkati çeken Bakan Yılmaz Tunç, bunun yeterli olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Anayasa'daki vesayetçi ruhu ortadan kaldırmaya yönelik çok büyük ilerleme sağladık. Bu yeter mi? Elbette ki yetmez. Çünkü darbecilerin yazdığı bir Anayasa ile yönetiliyoruz. Sadece darbecilerin yazmış olması bile Anayasa'yı değiştirmek için geçerli bir sebeptir. Anayasa'mızda elde edilen kazanımları muhafaza ederek, daha ileriye taşıyarak Türkiye'miz, bu millet yeni bir anayasayı hak ediyor. Demokratik, sivil, katılımcı, darbelere geçit vermeyen, muhtıracılara, vesayetçi anlayışa hiç geçit vermeyen bir anayasa ve mevzuatla Türkiye Yüzyılına başlamamız gerekiyor."