2012 - 2013 Çalışanların Sorunlarına Çözümün Ötelendiği Bir Yıl Olarak Anılacaktır
 
2012-2013 eğitim-öğretim yılı, eğitim sisteminde yapısal değişikliklerin yaşandığı, yapılan değişikliklere paralel atılması gereken adımların tamamının atılamadığı bir yıl olarak geride kalmıştır. 28 Şubat bakiyesi 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatmasının sona erdiği, 4+4+4 yeni eğitim sistemine geçildiği 2012-2013 eğitim-öğretim yılı sona ermiştir. Okula başlama yaşının aşağıya çekildiği, lisenin zorunlu eğitim kapsamına alındığı, din eğitimini de içerecek şekilde seçmeli dersler havuzunun genişletildiği, haftalık ders saatlerinde artış yapıldığı, yüksek öğretimin yeniden yapılandırılmasının ve YÖK Kanunu’nun tartışmaya açıldığı, üniversitelerde öğrencilere uygulanan zorunlu katkı payı ve harçların kaldırıldığı, yetersiz olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlardaki öğrencilerin kılık ve kıyafet yönetmeliğinde önemli değişikliklere imza atıldığı eğitim-öğretim yılı, bunca olumlu değişikliğe rağmen eğitim çalışanları açısından mağduriyetlerin telafi edilemediği yıl olmuştur. Eğitim sisteminin tek tipçilikten arındırılması adına önemli adımların atıldığı eğitim-öğretim yılı, eğitim çalışanlarına ilişkin personel politikalarında isabet kaydedilemeyen, çalışanların sorunlarına köklü çözüm geliştirilemeyen bir yıl olarak anılacaktır.
 
KHK Mağduru Eğitimcilerin Sorunları Çözülemedi

666 sayılı KHK ile gerçekleştirilen ek ödeme oranlarındaki artıştan öğretmen ve öğretim elemanlarının mahrum bırakılması, kurum içi ücret dengesizliklerine sebebiyet verdiği gibi öğretmenleri de KHK mağduru haline getirmiştir. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarında çalışanların maaş bordrolarında öğretmenlerin memnuniyetsizliğine yol açan, mesleğin ekonomik itibarsızlığının tescili anlamına gelen çarpık hiyerarşi ortadan kaldırılamamıştır. 2012 yılı toplu sözleşme sürecinin mutabakatsızlıkla sonuçlanması ve devamında bir günlük iş bırakma eyleminin yapılmasının nedeni olan KHK kaynaklı “ek ödeme” sorunu hala çözüm beklemektedir. Öğretmenlik mesleğine hak ettiği değer verilmemektedir. Türkiye’de öğretmenler okulda bulunması gereken saat esas hesaba katıldığında, 1.800 saat ile 1.678 saat olan OECD ortalamasının üzerinde çalışmaktadır. Ülkemizde öğretmenlerin maaşları satın alma paritesi dikkate alınmadığında, 11 ila 15 bin dolar aralığında kalmaktadır. OECD ortalaması ise, kademe arttıkça maaşlar da artacak şekilde 28 bin ile 31 bin dolar arasında değişmektedir. Türkiye’de öğretmen maaşları birçok OECD ülkesinin altındadır. Mesleğe yeni başlayan bir okul öncesi öğretmeninin Türkiye’de elde ettiği maaş OECD ortalamasından yüzde 17 daha düşüktür. Benzer şekilde yeni başlayan bir sınıf öğretmeninin aldığı maaş OECD ortalamasından yüzde 19, bir lise öğretmeninin aldığı maaş ise OECD ortalamasından yüzde 21 daha düşüktür. 15 yıllık bir okul öncesi öğretmeni, sınıf öğretmeni ve lise öğretmeninin aldığı maaşlar, aynı tecrübeye sahip öğretmenlerin OECD ortalamasından sırasıyla yüzde 32, yüzde 34 ve yüzde 38 daha düşüktür. Türkiye’de öğretmenler, hem OECD ortalamasından daha düşük maaş almakta hem de mesleki kıdeme oranla bu fark daha da artmaktadır. Türkiye’de öğretmen maaşlarının iyileştirilmesi ve kıdemin maaşa etkisinin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
632 sayılı KHK hükümleri gereğince sözleşmeden kadroya geçen öğretmenlere tanınan tüm yasal haklar, bu tarihten önce KPSS puanı ile sözleşmelilikten kadroya geçen öğretmenlere de verilmelidir.
 
Öncelenmesi Gereken Mevzuat Düzenlemeleri Askıda Kaldı

652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bakanlığın teşkilat ve görevleri yeniden tanımlanıp yapılandırılmış olsa da, Kanun Hükmünde Kararname gereği çıkartılması gereken ikincil mevzuat düzenlemeleri askıda, eğitimciler ise arafta kaldı.Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği, Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği, Norm Kadro Yönetmeliği, öğretmen dışı personelin görev tanımlarını da içermesi beklenen atama ve yer değiştirmelerine ilişkin yönetmelik gibi, ivedilikle hazırlanması gereken yönetmelikler ötelenmiş, uygulamada oluşan çelişkiler nedeniyle yaşanan sorunlarda da artış olmuştur. Kurumların normu güncellenmeden norm fazlası öğretmenlerle ilgili yapılan resen atamalar ise yeni sorunlara kapı aralamıştır. Uzun zamandır yapılamayan görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavına işlerlik kazandırılmalıdır. Bakanlık kadrolarında görev yapan tekniker, teknisyen, mimar ve mühendis kadroları için ihtiyaç durumu da dikkate alınarak ünvan değişikliği sınavı yapılmalı, memur, şeflik ve şube müdürlüğü görevlerine yükselmek için görevde yükselme sınavı açılmalıdır.
 
Çıktığı Gün Kadük Kalan Yönetici Atama Yönetmeliği Değiştirilmeyi Bekliyor

2009 tarihli Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde yapılması gereken rötuşlar yerine, paydaşların görüş ve önerileri hiçe sayılarak uygulama imkanı olmayan yeni yönetmelik çıkarılmış ve yeni yönetmelik çıktığı gün kadük kalmıştır. Kurumların münhal kadrolarından aciliyet kesbeden yönetici kadrolarına atama yapılamamasına neden olan kadük yönetmelik, hem yönetici adaylarının hem de kurumların sorunlarını artırmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Sayın Yusuf Tekin’in bakanlıkta yönetmeliklerle ilgili ilk icraat olması için gayret göstermesi ve Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin bir an önce yayımlanması gerekmektedir. Bakanlık, Ekim 2012 Kurum İdari Kurulu Çalışma Raporu gereği, başta yetkili sendika olmak üzere, eğitimin paydaşlarının da görüşlerine başvurarak değişiklikleri bir an önce yapmalı ve devam eden belirsizlikleri ortadan kaldırmalıdır.
 
Yeni Eğitim Öğretim Yılı Öncesi 100 Bin Yeni Öğretmen Alınmalıdır

Atama bekleyen yüz binlerce öğretmen adayı olduğu halde, eğitim kurumlarımızda 4+4+4 yeni eğitim sistemi ile birlikte öğretmen ihtiyacı resmi verilere göre 128 bin olmuştur. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı açısından OECD ortalamaları esas alınırsa, Türkiye’nin bu ortalamaları yakalaması için, ilköğretim düzeyinde yaklaşık 175 bin, ortaöğretim düzeyinde ise yaklaşık 110 bin olmak üzere toplam 285 bin yeni öğretmen istihdam etmesi gerekmektedir. 2013-2014 eğitim-öğretim yılında ücretli öğretmenlik uygulamasının tarihe karışması için bütçe imkânları zorlanmalı ve alınacağı ilan edilen 40 bin yeni kadrolu öğretmen alımında artışa gidilmelidir. Nitelikli eğitimin, öğretmenden tasarruf yapılarak sağlanamayacağı gerçeğinden hareketle yaz aylarında 100 bin yeni öğretmen ataması yapılmalıdır.
 
Okulların Bütçe ve Personel İhtiyaçlarına Köklü Çözümler Getirilmelidir

Kamu kurum ve kuruluşlarında giderler için tahsis edilen yıllık bütçe gibi, okullara da bütçe verilmelidir. Okul Aile Birlikleri marifetiyle toplanan zorunlu bağışlarla okullarda ihtiyaç duyulan personelin temininde ciddi sorunlar yaşanmıştır. 2012-2013 yılı içerisinde bağışlarla ilgili Bakanlık merkezli yaklaşımlar nedeniyle daralma olmuş, okul idareleri zor günler geçirmiştir. Yardımcı hizmetli başta olmak üzere, personel ihtiyacı had safhada olan okullar; temizlik, günübirlik tamir ve bakım, rutin giderler gibi konularda bütçe sorunu yaşamaktadır. İş-Kur kanalıyla geçici süreliğine gönderilen personel kısmi rahatlama sağlamıştır ama bütçe problemleri dolayısıyla yöneticilerin sorunlardan dolayı eğitime yoğunlaşmasını sağlayamamıştır. Önümüzdeki eğitim-öğretim yılında okulların personel eksiklikleri tamamlanmalı ve bütçe problemleri çözülmelidir.
 
Alo 147 Suistimallere Yol Açmıştır

01.03.2012 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı İletişim Merkezi (MEBİM) bünyesinde “Alo 147” olarak hizmete sunulan çağrı merkezi suistimallerin merkezine dönüşmüş, eğitimcilerin moral ve motivasyonunu bozan, öğrenciler nazarında disiplinsizliklere kapı aralayan uygulamaya dönüşmüştür. Vatandaşlardan gelecek her türlü talep, şikâyet, görüş, öneri, ihbar ve sorunların etkin, hızlı bir çözüme kavuşturulması, süratle cevaplandırılması için ülke genelinde yapılacak müracaatların Bakanlık tarafından izlenebilmesi, bürokrasi ve kırtasiyeciliğin azaltılması amacıyla kurulan; aslı olsun ya da olmasın her ihbarın dikkate alındığı bu uygulama, öğretmeni şikâyet hattına dönüşmüştür. Okullarda disiplinin bozulma sebeplerinden biri haline gelen, Alo 147 hattına yapılan her ihbarın soruşturma konusu edilip öğretmeni yıldırma/cezalandırma aracı haline getirilmesine ivedilikle engel olunmalıdır.
 
Kariyer Basamakları Uygulaması, Yasal Boşluk Tamamlanamadığı İçin İşlerlik Kazanamamıştır

Anayasa Mahkemesi’nin Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme uygulamasına yönelik verdiği karar sonrasında bu konuda halen yasal bir düzenleme yapılmamış olup bu durum, öğretmenler arasında rahatsızlık kaynağı olduğu gibi, Bakanlık aleyhine binlerce davaya da sebep olmaktadır. Mahkeme kararı da dikkate alınarak kazanılan haklara dokunmayacak ve yeni mağduriyetlere neden olmayacak bir düzenlemenin gerçekleştirilerek kariyer basamakları sürecine işlerlik kazandırılması sağlanmalıdır. Bakanlığın Kariyer Basamaklarında Yükselme konusunda yapmakta olduğu düzenleme, yetkili sendika olarak Eğitim-Bir-Sen’in de dâhil edilerek, daha fazla gecikmeden uygulamaya konulmalıdır.
 
Zorunlu Hizmet Bölgelerinde Çalışanlara Özel Hizmet Tazminatı Uygulamasına Geçilememiştir

Zorunlu hizmet bölgelerinde/kalkınmada öncelikli yörelerde çalışan öğretmenlere ek özel hizmet tazminatı ödenmelidir. Öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre belirlenen zorunlu çalışma yükümlülüğü öngörülen hizmet bölgeleri ve hizmet alanlarına, ihtiyacın karşılanamaması nedeniyle zorunlu olarak gönderilmektedir. Buna rağmen açık bir türlü kapatılamamaktadır. Öğretmenlerin söz konusu yörelerde çalışması için teşvik uygulanması talebimiz dikkate alınmalıdır.
 
Öğretmenlerin Yer Değiştirme İşlemleri ve Alan Değişikliği Talepleri Bir An Önce Yerine Getirilmelidir

2010 yılında yapılan KPSS’nin, kopya şaibesi nedeniyle iptal edilmesi ve sınavın yeniden yapılması, tarih ve atamalarda sarkmaya neden olmuştur. Ağustos ayında yapılması gereken öğretmen atamaları 2010 Aralık ayında yapıldığı için, 2013 Ağustos yer değiştirme döneminde 3 yıllık çalışma sürelerini dolduramayan mağdur öğretmen grubu oluşmuştur. Okul dönüşümlerinin gecikmesi, ders programının sürelerinde yapılan değişiklikler, norm güncellemeleri gibi işlemlerin gecikmesi dolayısıyla öğretmenlerin il içi, il dışı, özür grubu tayin takviminde ise sarkmalar meydana gelmiştir. Öğretmenlerin atama ve yer değiştirme işlemleri önümüzdeki yıllarda yeni mağdur gruplar oluşturmayacak şekilde yapılmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, sınıf öğretmenliği kadrosunda çalışanların mezuniyet alanlarına geçiş süreci olan alan değişikliğini sağlıklı bir şekilde yürütemediği için sorun alanı oluşmuştur. Özellikle öğretmenlerin alan değişikliği sürecinde kararını değiştirmelerinden kaynaklı iptal taleplerinin dikkate alınmaması, alan değişikliğinin kısa bir döneme sıkıştırılması gibi durumlar, farklı mağduriyetlere neden olmuştur. Bakanlık, alan değişikliği iptal taleplerinin ‘eşini mi yoksa işini mi tercih ediyorsun’ şeklinde değerlendirilmesi, il dışından alan değiştirerek gelenlerin iptal taleplerinin eski görev yerine dönmek şartıyla dikkate alınacağının ifade edilmesi gibi yaklaşımlar, alan değişikliği işlemlerini alan değişikliği sorunu haline dönüştürmüş ve hala çözüm beklemektedir.
 
Kamu Çalışanlarına Kılık-Kıyafet Dayatan Ucube Yönetmelik Değiştirilmelidir

Öğrencilere tek tip kıyafet dayatmasından vazgeçilmiş fakat kamu çalışanlarına kılık ve kıyafet dayatması devam etmektedir. 1982 yılından kalma darbe döneminin iklimini yansıtan kılık ve kıyafet yönetmeliğinin iptal edilmesi için Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak düzenlediğimiz ‘10 Milyon İmza’ kampanyası çerçevesinde toplanan 12 milyon 300 bin imzayı hükümete teslim ederken, ucube yönetmeliğin kaldırılması talebiyle başlattığımız ‘sivil itaatsizlik’ eylemi ise devam etmektedir. Çalışanların saçı, bıyığı, ayakkabı topuk boyu, giyilen pantolonun kumaşı, kazağın yakası ve başın açık olup olmaması gibi birçok gereksiz ve gülünç dayatma içeren yönetmelik, milletin talepleri doğrultusunda değiştirilmelidir.
 
4+4+4 Yeni Eğitim Sistemi Güçlendirilmeyi Beklemektedir

4+4+4 yeni eğitim sistemi ile eğitimde köklü değişiklikler yapılmıştır. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında uygulamaya konulan ve 1. yılını dolduran yeni eğitim sistemi ile ilgili Eğitim-Bir-Sen, uygulama sonuçlarını ve iyileştirmeye açık alanları tespit etmek üzere izleme ve değerlendirmeye yönelik en kapsamlı nitel araştırmayı yapmıştır. 7 bölgeden, 7 farklı ilde ikili, tekli, taşımalı, büyük ve küçük okulları kapsayacak şekilde, ilkokul, ortaokul ve lise, genel ortaokul, imam hatip ortaokulu, genel lise ve meslek lisesi olmak üzere okullarda derinlemesine görüşmelerin yapıldığı araştırmada, 46 farklı özelliğe sahip okulda, 52 yönetici, 104 öğretmen ile yüz yüze görüşülmüş, 53 veli ile ise odak grup çalışması yapılmıştır. Görüşme bulguları, 4+4+4 eğitim sisteminin uygulamasına ilişkin oldukça kapsamlı veriler ortaya koymuştur. Araştırmanın sonuçları, Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezimiz tarafından 17 Haziran 2013 Pazartesi günü saat 10.00’da yapılacak basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşılacaktır.
 
Öğrencilere Karne Sendromu Yaşatılmamalıdır

14 Haziran 2013 tarihinde yaklaşık 16 milyon öğrenci karnesini alacak. Gayret gösterip başarılı olan öğrencileri tebrik ediyoruz. Karnelerin aynı zamanda veliye verildiği unutulmamalı, öğrencilere hiçbir şekilde karne sendromu yaşatılmamalıdır.Başta öğretmenler olmak üzere, bütün eğitim çalışanlarını emeklerinden dolayı tebrik ediyor, 2013-2014 eğitim öğretim yılına, mevcut sorunların çözüldüğü bir yıl olarak başlamayı umut ediyoruz.

Muhammet AKÇA
Eğitim-Bir-Sen
Bartın Şubesi Başkanı

* * *

EĞİTİM-SEN 2012-2013 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SONUNDA EĞİTİMİN DURUMU RAPORU 

2012-2013 eğitim-öğretim yılı, 14 Haziran Cuma günü tüm yurtta ve Bartın’da resmen sona erecektir. 2012-2013 eğitim öğretim yılı, geçtiğimiz yıllardan farklı olarak, AKP iktidarının siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda yasalaşan ve uygulanmaya başlanan eğitimde 4+4+4 dayatması ile eğitim sistemi, büyük bir kaosun içine itilmiştir. AKP’nin yangından mal kaçırır gibi gündeme getirdiği 4+4+4 dayatması nedeniyle, 2012-2013 eğitim öğretim yılı gerek öğrenciler, gerek öğretmenler açısından tam bir kâbus olarak yaşanmış, eleştirileri görmezden gelen hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı, geçmiş yıllarda olduğu gibi, eğitimin giderek büyüyen sorunları karşısında resmen sınıfta kalmıştır.
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin topluma ve öğrencilere bir dayatma olarak zorla kabul ettirilmek istenmesi, eğitim sisteminin çocuk ve gençlerimizin yararına değil, AKP’nin siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda toplumu biçimlendirilme çabasıdır.  2012-2013 eğitim yılının başından bugüne kadar okullarda en çok gözlenen sorunlar; okulların dönüştürülmesi, 72 ay öncesi çocukların okula uyum sağlayamamaları, okula giriş çıkış saatlerinde yaşanan sorunlar, aşırı kalabalık sınıflar, öğretmen yetersizliği, fiziki koşullar, imam hatiplerle ortak binaları paylaşan okullarda öğrencilere yönelik çeşitli baskılar vb olduğu tespit edilmiştir.
 
Okula başlama yaşının geri çekilmesi 1. sınıflarda yığılmalara neden olmuştur

2011-2012 eğitim öğretim yılında 1. sınıfa başlayan çocuk sayısı 1 milyon 404 bin 857 iken, 4+4+4 sonrasında okulöncesi çağdaki çocukların zorla ilkokula kaydedilmesi nedeniyle 1.sınıfa başlayanların sayısı 465 bin 848 artmış ve 1. sınıfa giden öğrenci sayısı olması gerekenin çok üzerinde artarak 1 milyon 870 bin 705’e çıkmıştır. Bu durum okullarda yeterli altyapının olmaması ve derslik yetersizliği nedeniyle pek çok sorunu beraberinde getirmiştir. 2012-2013 eğitim öğretim yılı boyunca 60-66 aylık çocuklarla 72-83 aylık çocukların aynı sınıflarda eğitim alması nedeniyle yaşanan pek çok sorun öğretmenleri, öğrencileri ve velileri çok zor durumlara düşürmüştür. İlk günden beri ısrarla belirttiğimiz gibi, 72 ayın altındaki bütün çocuklar anasınıflarına kaydedilmeli ve ilkokula başlama yaşı kesinlikle 72 ayın üstünde olmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, bütün eleştirilerimize rağmen eğitim biliminin temel ilkelerine karşı direnmekte ve yanlışta ısrar etmeyi sürdürmektedir. 4+4+4 uygulamasından geri adım atılmaması durumunda, olan yine çocuklarımıza, velilerimize ve elbette bütün bu sorunlarla baş etmek zorunda kalan öğretmenlerimize olacaktır.
 
Okulöncesi eğitimde okullaşma oranları düşmüştür

Okulöncesi çağda olan ve okulöncesi eğitime gitmesi gereken 60-71 ay grubundaki çocukların ilkokula otomatik kayıtlarının yapılması nedeniyle okulöncesi eğitimde okullaşma oranları ülke genelinde ortalama yüzde 10 düşmüştür. 2012-2013 yılında 2007 doğumlu 416 bin 191 çocuk, okulöncesi eğitime gitmesi gerekirken, AKP’nin ve MEB’in en temel bilimsel verileri yok sayarak yanlış yönlendirmesi sonucunda ilkokula gitmek zorunda kalmıştır. Bu yaş grubundaki çocukların eğitiminin ilerleyen yıllarında yaşayacakları tüm olumsuzlukların sorumlusu AKP hükümeti ve Milli Eğitim Bakanlığı olacaktır.
 
Okullaşma oranlarında bir iyileşme söz konusu değildir

Ortaöğretimde 2011-2012 eğitim öğretim yılında yüzde 67,37 olan okullaşma oranı, 2012-2013 eğitim öğretim yılında zorunlu olmasına rağmen ancak yüzde 70’e çıkmıştır. Aynı dönemde genel ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 35,14’ten, yüzde 34,47’ye gerilerken, AKP hükümetinin çok önemsediği mesleki ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 32,24’ten, yüzde 35,59’a yükselmiştir. İmam Hatip Okullarındaki artış oranı yüzde 35’tir. Derslik ve öğretmen ihtiyacının ciddi anlamda arttığı, bodrum katların, kömürlüklerin bir sınıfa dönüştürüldüğü ülkemizde, İmam Hatip Okullarına uygulanan ayrıcalıklar ve destekler dikkat çekici olmuştur. Okul dönüşümleri sırasında en donanımlı okullar imam hatip okullarına dönüştürülmüş, bu durum öğrencileri ve velileri resmen isyan ettirmiştir.
 
Zorunlu din dersi ve zorunlu seçmeli din dersleri dayatması artmıştır

Yıllardır zorunlu din derslerin kaldırılması yönündeki yüksek yargı kararlarına rağmen AKP iktidarı, zorunlu din derslerine ek olarak 4+4+4 düzenlemesiyle üç farklı din dersinin daha okullarda okutulmasını dayatmıştır. Okullarda müzik, resim, beden eğitimi, matematik uygulamaları, seçmeli yabancı dil gibi farklı seçmeli dersler olmasına rağmen “başka seçecek ders yok, öğretmen yok”iddiası ile din dersleri fiilen “zorunlu seçmeli”  hale getirilmiş ve bu derslere imamlar görevlendirilmiştir. İmam Hatip Okullarına yönelik pozitif ayrımcı yaklaşımlar, YGS’de din içerikli soruların sorulmaya başlanması, okullarda İslami yazarların ve dini yayınevlerinin kitaplarının öğrencilere ücretsiz dağıtılması vb gibi çok sayıda girişim üzerinden hayata geçirilen uygulamalar, siyasi iktidarın toplumu din istismarı üzerinden dönüştürme çabalarıdır. 
 
Öğrencilerin okul devamsızlığı artmıştır  

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2012-2013 eğitim istatistiklerine göre; 8. sınıftan mezun olan ancak açık lise de dahil olmak üzere, hiçbir ortaöğretim kurumuna kayıt olmayan 49 bin 449 öğrenci bulunmaktadır. Bu durumdaki öğrencilerden 12 bin 172’sini erkek, 37 bin 277’sini kız öğrenciler oluşturmaktadır. Ortaöğretime devam etmeyen kız öğrencilerinin sayısının iki kattan fazla artmış olması dikkat çekicidir. Sendikamızın tahminleri gerçek rakamın çok daha fazla olduğu yönündedir.
 
Açık lise kayıtları arttı, örgün lise kayıtları azaldı

Zorunlu eğitimin 8 yıldan kademeli olarak 12 yıla çıkarılmasıyla daha fazla çocuk ve gencin eğitim sürecine gireceği iddia edilmiş fakat sonuç tam tersi olmuştur. 4+4+4 ile ilk 8 yıl örgün eğitim, son 4 yılda “açık lise” uygulamasının olması açık lise kayıtlarını arttırmıştır. Bu yıl açık liseye 45 bin 351 erkek, 28 bin 790 kız öğrenci kayıt olmuştur. Bu durumda açık liseye kayıt yaptıran kız öğrencilerin sayısı bir önceki yıla göre 28 bin 790 artmıştır
 
Taşımalı eğitim uygulamasındaki artış endişe verici boyutlara ulaşmıştır

2011-2012 eğitim öğretim yılında 742 bin 924 ilköğretim öğrencisi taşımadan yararlanıyordu. 2012-2013 eğitim öğretim yılında taşınan öğrenci sayısı 810 bin 809’a çıkmıştır. Okulların dönüşümü ile hem sayı artmış hem de birçok öğrenci kendi okulundan daha uzak bir okula taşınmak zorunda kalmıştır. Farklı farklı saatlerde okuldan çıkış yapan öğrenciler birbirlerinin çıkış saatlerini beklemek zorunda kalmış ve evden daha erken çıkıp, evine daha geç saatte dönmek zorunda bırakılmıştır. Ayrıca Bartın’da ve birçok ilde, taşıma ihaleleri sağlıklı yapılamamış ve 2-3 haftayı bulan sürelerde öğrenciler okullarına gidememiştir.
 
4+4+4 sonrasında özel okul kayıtları yüzde 15 artmıştır

Eğitimde 4+4+4 karmaşası velileri özel okullara yöneltmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2012-2013 istatistiklerine göre örgün özel öğretim kurumlarına giden öğrenci sayısı geçtiğimiz yıl 535 bin iken, bu yıl 4+4+4 sonrasında bu rakam yüzde 15 artışla 613 bine kadar çıkmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı`nın yıllardır okullara yeterli ödenek ayırmadığı gerçeği ortada dururken, okullar; veliler ve diğer ticari faaliyetlerden gelir elde etmek zorunda bırakılmıştır. “Eğitime Yeterli Bütçe, Okullara İhtiyacı Kadar Ödenek” talebimiz karşısında "Kaynak Yok" diyenler, özel meslek lisesi açacak olanlara öğrenci başına 5 bin lira vereceğini açıklamıştır.  
 
4+4+4 dayatması engellilerin eğitimine darbe vurmuştur

Engellilerin eğitimi, 4+4+4 kapsamına alınmış ve böylece yaşıtlarına göre daha uzun süre alması gereken okul öncesi eğitimden mahrum bırakılmıştır. Engelli bireylere, özel eğitim okullarında bireysel eğitimden ziyade grup eğitimi uygulanmaktadır. Okulların genel durumu değerlendirildiğinde erken yaş eğitim programlarının uygulanmasında ciddi sakıncalar doğurmuştur.
 
Eğitimde sansürcü zihniyet dünya klasiklerini sansürledi

2012-2013 eğitim öğretim yılında, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda okutulan 10. sınıfa yönelik edebiyat kitabında Yunus Emre’nin “Aşkın Aldı Benden Beni Bana Seni Gerek Seni” isimli şiirinden bir dörtlük Talim Terbiye Kurulu tarafından “sakıncalı” bulunarak resmen sansür edilmiştir. Eğitimde sansür uygulamalarının sadece Yunus Emre ile sınırlı olmamıştır.Okul kitaplarında şiirleri sansürlenen Yunus Emre ve Kaygusuz Abdal’ın ardından dünyaca ünlü yazar John Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar” kitabı sakıncalı bulunarak “ahlaki olmayan bölümler içerdiği” gerekçesiyle sansürlenmiştir.
 
Eğitim sistemi sınav odaklı olmaktan çıkarılmalıdır

Türkiye’de sınav sistemi ve eğitimde uygulanan yanlış politikalar nedeniyle sınavların 4. sınıfa kadar inmiş, öğrenciler küçük yaşlardan itibaren dershanelere, özel kurslara gitmek zorunda kalmıştır. Ayrıca öğrencilerin yaşadıkları stres ve diğer sorunlar pek çok öğrenci ve öğrenci velisinin psikolojik baskılanma yaşamasına neden olmaktadır.  11 yıllık AKP iktidarı döneminde sınavlarda sık aralıklarla köklü değişiklikler yapılmış, Başbakan’ın ve Milli Eğitim Bakanlarının sıkça dillendirdiği “dershaneleri kapatacağız”, “sınavları kaldıracağız” söylemlerinin büyük bir kandırmaca olduğu kısa süre içinde anlaşılmıştır. Daha önce bir kez yapılan (Ortaöğretim Kurumları Sınavı) OKS yerine 6, 7 ve 8. sınıflarda 3 kez SBS getirilmiş, daha sonra SBS sayısı tekrar bire düşürülmüştür. Benzer bir durum üniversiteye giriş sınavında yaşanmıştır. ÖSS yerine YGS ve LYS getirilmiş, önümüzdeki yıllardan itibaren birkaç kez üniversiteye giriş sınavı yapılması kararlaştırılmıştır. Bütün bu değişiklikler sınavlara girecek öğrenciler ve ailelerinde telafisi zor travmalar yaşatmış ve milyonlarca öğrenci AKP’nin yanlış eğitim politikaları nedeniyle mağduriyetler yaşamıştır.
 
4+4+4’ün öğrencilerle birlikte en büyük mağduru eğitim emekçileri olmuştur

Hiçbir hazırlık ve altyapı yatırımı yapılmadan hükümetçe hayata geçirilmeye çalışılan 4+4+4 kademeli eğitim dayatması yüzünden 30 bini sınıf öğretmeni olmak üzere, 70 bine yakın öğretmen norm fazlası durumuna düşürülmüştür.Bu duruma paralel olarak düz liselerin 2013-2014 eğitim öğretim yılından itibaren tamamen kaldırılarak bir bölümünün Anadolu Lisesine, büyük bölümünün ise meslek liselerine dönüştürülecek olması, benzer sorunların artarak devam edeceğini göstermektedir. Kalabalık sınıflarda 60 aylık çocukları okutmak zorunda kalan binlerce 1. Sınıf öğretmeni alan değiştirmek için başvurmuştur. Ancak bu uygulama da sorunlara çare olmamış, çok sayıda öğretmen yabancısı olduğu alanlarda görev yapmak zorunda bırakılmıştır. Sistem kendi yarattığı sorunları “tamir etmek” isterken, başka büyük sorunlar yaratmış ve öğretmenlik mesleğinin itibariyle oynamıştır. 4+4+4 sisteminin uygulanması sonrasında norm kadro sisteminin artık fiilen çökmüştür. Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenlerin yaşadığı sorunlara yönelik kimseyi mağdur etmeyecek şekilde somut çözümler üretmelidir.  Eğitim sisteminde yıllardır büyük bir sorun olan “ücretli öğretmenlik” uygulamasına, bir an önce son verilmelidir. Okullar, daha az ücretle çalıştırılan ücretli öğretmenlerle doldurularak, “ucuz ve güvencesiz öğretmen”ler branşlarına bakılmaksızın, hizmet içi eğitime bile tabi tutulmadan okullarda görevlendirilmektedir. Bütün öğretmenler kadrolu ve güvenceli olarak istihdam edilmelidir.
 
Eğitimde yaşanan kaosa son vermek için 4+4+4 dayatmasından vazgeçilmelidir

Başta sendikamız Eğitim Sen olmak üzere, eğitim ve bilim çevrelerinin, üniversitelerin eğitim bilimleri bölümlerinin tüm eleştiri ve önerilerine rağmen, siyasi iktidarın dayatması olarak gündeme getirilen ve yine bir dayatma olarak meclisten geçirilen 4+4+4 yasasının uygulandığı 2012-2013 eğitim öğretim yılına genel olarak bakıldığında eğitim sisteminde yaşanan sorunların tahmin edilemeyecek kadar derin olduğunu açıkça görülmektedir. AKP hükümetinin dayatmasıyla uygulanan 4+4+4 dayatması, eğitimde sadece biçimsel bir değişikliği değil, toplumu yeniden şekillendirmeye yönelik bir “Toplum Mühendisliği” çalışmasıdır. Hükümet, okulları, iktidarın dünya görüşünün yeniden üretildiği, ideolojik birer merkez haline getirmeye çalışmaktadır. İlkokulla başlayan bu ideolojik tutum üniversite eğitimini de kapsayacak biçimde geliştirilmek istenmektedir. Eğitim Sen olarak, AKP’nin eğitim biliminin en temel ilkelerini göz ardı ederek hayata geçirmeye çalıştığı 4+4+4 dayatmasına karşı tepkilerimizi bulunduğumuz her alanda göstermeye kararlıyız. Milli Eğitim Bakanlığı’nın sürecin başından itibaren taraflı, bilinçli ve yanlış bilgilendirme çalışmalarına son vermesini ve eleştirilerimizi dikkate almasını bekliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı, tüm topluma ve öğrencilerimize böylesi bir kötülüğü yapmaktan vazgeçmeli, zaman geçirmeden eğitimde 4+4+4 dayatmasına son vermelidir.  Eğitim Sen, çocuk ve gençlerimizin geleceğinin karartılmasına yönelik her girişim karşısında mücadelesini kesintisiz olarak sürdürmeye kararlıdır. 

Eğitim Sen Bartın Şube Eğitim Sekreteri
Murat ORKUN