2012-2013 eğitim-öğretim yılı, 10 Eylül itibarıyla ilkokul birinci sınıfların uyum programı sebebiyle fiilen başlamıştır. 17 Eylül’de bütün okul ve sınıflarda ders başı yapılacak ve yeni bir maraton başlayacaktır. Yeni eğitim-öğretim yılında ilkokulu 4, ortaokulu 4 ve liseyi 4 yıl olarak 12 yıl zorunlu kesintili eğitimi ön gören 4+4+4 yeni eğitim sistemi 1-5 ve 9. sınıflarda ilk kez uygulanmaya başlanacak.

Özü itibarıyla tarihi bir değişiklik olarak gördüğümüz 4+4+4 eğitim sisteminin uygulanacağı yeni dönemde okula kayıt yaşının geri çekilmesi ve lisenin zorunlu olmasından dolayı öğrenci sayısında kayda değer artış söz konusudur. Kademeli eğitim sisteminin uygulanacağı 2012-2013 ders yılı öğrenciler, veliler ve eğitim çalışanları için hangi şartlarda başlamıştır ve bu dönemde ne gibi sorunlar çözüm beklemektedir.

Derslik Açıkları Yeni Sistemi Gölgelememelidir

Ülkemiz eğitimde altyapı sorunlarını yıllardır giderememiştir. Son 10 yıllık sürede okullaşma oranı ve yeni derslikler kazandırmada kayda değer ilerlemeler yaşanmıştır. İlkesel olarak merkezi yönetim bütçesinden en fazla payın eğitime ayrılıyor olması çok önemlidir fakat dünyadaki değişkenlere paralel eğitimde zorunluluk sürelerinin değişmesi derslik ihtiyaçlarını artırmakta ve altyapıya kaynak ayırmayı zorunlu kılmaktadır. Merkezi yönetim bütçesine ilaveten eğitime destek projeleri ve bağışçı sayısının artırılması hatırı sayılır oranda kapasite üretilmesini sağlamıştır. 60-66 ay arası öğrencilerin velilerin isteği doğrultusunda okula devamının öngörülmesi haricinde ilkokula başlama yaşında 66-72 ayın zorunlu kılınarak, sadece Eylül ayı itibarıyla eski sistemden 3 ay geriye çekmenin neticesinde birinci sınıfa ¼’lük yeni öğrenci katmaktadır. Değişiklik öncesi lise çağında okullaşma oranının yüzde 69 olduğu bilinmektedir. Yeni eğitim sisteminde zorunluluk nedeniyle okula gidecek öğrenci sayısında ciddi oranda artış söz konusudur. Ülkemizin ve neslimizin geleceği adına önemli olan kademeli eğitim sisteminin sağlıklı olarak işlemesi için okulların normal eğitim olması ve ayrıştırılması gerekir. Yeni eğitim sisteminde özellikle 5. sınıflarda haftalık ders saatlerinin 30’dan 36’ya çıkması ikili eğitim yapan okullarda giriş ve çıkış saatlerinde sarkmalar meydana getirecek ve bu durum ise alışılmışın dışında yeni tartışma alanları oluşturacaktır.

Hükümet bu yılı eğitimde altyapıyı güçlendirme anlamında yatırım yılı ilan etmeli ve özel sektörün imkânlarını eğitime kazandırmak için projeler geliştirmelidir. Bu noktadan hareketle 2012-2013 eğitim-öğretim yılı derslik ihtiyacındaki artış sebebiyle sıkıntılı geçecektir fakat derslik açıkları ve kademeli eğitim sisteminin hayata geçirilmesindeki yönetim hataları kesinlikle yeni sistemi gölgelememelidir.

Eğitim Kurumlarının Kaynak Problemine Henüz Köklü Çözüm Getirilememiştir

Eğitim kurumlarına merkezi yönetimden bütçe ayrılmaması ve kurumların giderlerini Okul Aile Birlikleri kanalıyla velilerden bağış yöntemiyle karşılaması, eğitimin en önemli çıkmazlarından birisidir. Okullarda yardımcı hizmetli personelin yok denecek kadar az olması aile birlikleri bütçeleriyle ücretli personel istihdamını zorunlu kılmakta, bu durum eğitim kurumlarında yöneticilerin eğitim liderliği görevini yerine getirmesini engellemektedir. Her ne kadar Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı yönetmelik değişikliği ile yöneticileri aile birliklerinin yönetsel mekanizmalarından soyutlamış olsa da bu durum gerçeği örtmemiştir. Aile birliklerinin kurgulanan işlevini yerine getirdiği kurum oranı ülke genelinde yüzde 10’a bile ulaşmamaktadır. 2011-2012 eğitim-öğretim yılında köklü çözüm getirilmeden okul yöneticilerinin kayıt döneminde bağış kabul etmeleri sebebiyle inceleme ve soruşturmalara tabi tutulmaları ve bazılarının ceza alması yöneticilerde moral ve motivasyon bozukluğuna yol açmıştır.

Öğretmenler, Aile Bütünlüklerinin Sağlanmasını Beklemektedir

Öğretmenlerin il içi, il dışı isteğe bağlı yer değiştirmeleri ile özür grubu atamalarında yaşanan sorunlar, henüz aile bütünlüğü sağlanamamış 7 bini sınıf öğretmeni olmak üzere 11 bin öğretmen olduğunu ortaya koymaktadır. Tayin dönemlerinin kurgulanmasından önce, alan değişikliği gibi bir kısım adımların zamanında atılmaması nedeniyle normlarda yaşanan daralma, öğretmenlerin tayin taleplerinde hareket alanını daraltmıştır. Özellikle sınıf öğretmenlerinin il dışı tayin taleplerinde 7 il, özür grubu tayin taleplerinde ise 10 ilin açılması, il emri hakkının verilmemesi nedeniyle anayasal zorunluluk olan aile bütünlüğü hala sağlanamamıştır. Yeni eğitim-öğretim yılının aile bütünlüğü sağlanamayan öğretmenlere zehir olmaması için bir an önce öğretmen tayinleri yapılmalı, aile bütünlükleri sağlanmalı, il emri uygulanmalı ve il dışı isteğe bağlı atamalarda tayin olamayan öğretmenleri de rahatlatmak adına becayişin yolu açılmalıdır.

Anadolu Liselerine Öğretmen Alımıyla İlgili 36 Binden Fazla Öğretmenin Mağduriyeti Devam Ediyor

Okulların dönüştürülmesinin doğal sonucu olarak Anadolu kadrosuna alınan öğretmenlerle ilgili Eğitim-Sen’in açtığı dava nedeniyle mağdur olan 30 binin üzerindeki öğretmenin yaşadığı belirsizlik hala giderilememiştir. Dava sonrası yapılan Anadolu Liselerine Öğretmen Seçme Sınavı’nı kazanan öğretmenlerin normları çalıştıkları kurumla ilişkilendirilememiş, sürecin uzaması dolayısıyla yeni mağduriyetlerin oluşmasının önüne de geçilememiştir. 36 binden fazla öğretmen belirsizliğin bitmesini beklemektedir.

Öğretmenlik Kariyer Basamakları Uygulaması Hayata Geçirilmeyi Bekliyor

Anayasa Mahkemesi’nin öğretmenlik kariyer basamakları uygulamasında kontenjan sınırlamasını iptal etmesinden sonra yeni düzenleme ile ilgili sürecin uzaması mevcut hükümlere göre şartları tutanlar açısından mağduriyetler oluşturmaktadır. Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı’nda konu başlığı olarak çalışılan öğretmenlik mesleğinde kariyer basamakları uygulamasına ilişkin Bakanlığın yürüttüğü çalışmayı yeni bir tartışmaya meydan vermemek için eğitimin paydaşları ile paylaşarak bir an önce hayata geçirmesi gerekmektedir.

Hükümet, Öğretmen ve Öğretim Elemanlarına olan Ek Ödeme Borcunu Bir An Önce Ödemelidir

666 sayılı KHK ile farklı kurumlarda aynı unvanda çalışan kamu personelinin ücretlerinde ek ödeme oranları üzerinden eşitleme yapılırken, öğretmen ve öğretim elemanlarının ücretlerinde iyileştirme yapılmamış ve öğretmenler kamuda en düşük maaş alan ikinci personel seviyesine düşürülmüştür. Hükümet yetkilileri, birçok açıklamalarında da kabul ettikleri bu durumu, toplu sözleşme sürecinde de göz ardı ederek öğretmenlerin mağduriyetini gidermemiştir.

“Eşit işe eşit ücret” kapsamında kurum içi ücret dengesi dikkate alınarak Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversitelerde çalışan şube müdürü, şef, memur ve hizmetlilerin Maliye Bakanlığı başta olmak üzere diğer kamu kurumlarında çalışan emsalleri ile ücretlerinin eşitlenmesi için yıllarca verdiğimiz mücadelenin öğretmen ve öğretim elemanları unutularak(!) düzenlenmiş olması, eğitimcileri huzursuz eden en önemli olaylardan biridir. Hükümet, öğretmen ve öğretim elemanlarına olan borcunu bir an önce ödemelidir.


Eğitimciler Performanslarına Etki Edecek Olumlu Yaklaşımlar ve Saygı Beklemektedir

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni eğitim sistemini uygulayacak olan öğretmenlerde değersizlik hissini güçlendiren bazı uygulamaları, söz ve yaklaşımları ile siyasilerin inciten beyanatları, ülkenin geleceğini inşa etmesi gereken öğretmenler tarafından tehdit olarak algılanmıştır. Başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere hükümet yetkilileri bu olumsuz algıyı giderecek adımlar atmalı ve öğretmenlerin morali tekrar düzeltilmelidir.

Memur ve Hizmetlilerin Atama ve Yer Değişikliği İşlemleri İçin Yapılan Düzenleme Tamamlanmalıdır

Milli Eğitim Bakanlığı Personeli Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği Taslağı konusunda çalışmalar tamamlanmış olmasına rağmen söz konusu hukuki düzenleme bugüne kadar yürürlüğe konulamamıştır. Bu durum, öğretmen dışındaki Bakanlık personelinin atama ve yer değiştirme işlemlerinin objektif kriterlerden uzak, suistimallere, adaletsizliklere ve hak kayıplarına neden olacak şekilde gerçekleştirilmesine yol açmaktadır. Söz konusu düzenleme ivedilikle hayata geçirilmelidir.

Eğitimde Kılık Kıyafet Dayatmaları Son Bulmalıdır

Ülkemiz eğitimde yıllarca kaliteyi değil, ideolojik dayatmaları, baskı ve zulümleri konuştu. Üniversite kapılarındaki gözyaşları ve turnikelere sıkıştırılan özgürlükler yeni YÖK yönetiminin özgürlükçü uygulamaları ile üniversite kapılarında son buldu. Hukuki dayanaktan yoksun yasak ve dayatmalar, bazı yönetmelikler dolayısıyla çalışanlara uygulanmaya devam edilmektedir. “Kamusal Alan” yalanı insan onurunun önüne dikilmekte ve kamu çalışanları inancını gereği olan en demokratik hakkını kullanamamaktadır. Yeni eğitim-öğretim yılında insanları tek tipleştiren, onurunu hiçe sayan, karma eğitim mecburiyeti dâhil bütün antidemokratik dayatmalar son bulmalı, meşru talepler yerine getirilmeli ve insanı merkeze alan yaklaşımların hayata geçirilmesine ve eğitimin sivilleştirilmesine devam edilmelidir.
Eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunda örgütlü ve genel yetkili sendika olarak, 2012-2013 Eğitim Öğretim yılının; başta eğitim çalışanları, öğrenci, veli olmak üzere herkese huzur getirmesini temenni ediyor, ülkemizin hayrına vesile olmasını diliyoruz.