Kürt Sorununda Tarihi Kavşak; Fesih mi, Taktik mi? Kürt siyasi hareketi ve örgütsel yapılar tarihi bir dönemece doğru ilerliyor.

Kürt Sorununda Tarihi Kavşak; Fesih mi, Taktik mi?

Kürt siyasi hareketi ve örgütsel yapılar tarihi bir dönemece doğru ilerliyor. Örgüte yakın kaynaklar, Kandil'in, 5 Mayıs'ta Süleymaniye'de yapılmasını planladıkları kongrede kendini feshetme kararı alacağını iddia ediyor. Bu tür bir gelişme, sadece Türkiye için değil, bölgesel güç dengeleri açısından da derin etkiler oluşturabilecek bir dönüm noktası niteliği taşıyor. 

Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Başkanı Bafel Talabani'nin, özel bir televizyon kanalına verdiği röportajda sarf ettiği, ''Türk dronları, İHA ve SİHA'lar, kongrenin gerçekleşmesine izin vermiyor'' sözleri, bölgede süren askeri operasyonların ve güvenlik tehditlerinin örgüt üzerindeki etkisini net biçimde ortaya koyuyor. Bu açıklama, örgütün sahadaki hareket kabiliyetinin ne kadar sınırlandırıldığını da gözler önüne seriyor.

Olası bir fesih kararının alınması durumunda ise ilk tartışılacak konuların başında, örgütün silah bırakma süreci gelecektir. Envanterin kimler tarafından yapılacağı, silahların hangi merkezlere teslim edileceği gibi detaylar hala belirsizliğini korumakta.

Peki, PKK gerçekten silah bırakmayı göze alabilir mi? 

Yoksa bu, askeri terminolojideki  ''taktik örtü aldatması'' stratejilerinden bir mi olur? 

Bu sorunun cevabı, örgütün kendi iç dinamiklerinde, bölgesel dengelerde ve uluslararası ilişkilerde saklı. Zira geçmiş deneyimler, sahadaki gelişmelerle yapılan açıklamalar arasında ciddi tutarsızlıklar olduğunu gösterdi. Çünkü o dönemlerde sahnede barış tiyatrosu oynatılırken, perde arkasındaki reji, süreci sabote ediyordu. Bu nedenle mesele sadece örgütün iradesi değil; bu iradeye etki eden çıkar dengelerinin nasıl şekilleneceğidir.

Tabi bir de kongre sonrası muhtemel fesih ve örgüt mensuplarının durumu da belirsizlik arzediyor. Lider kadronun Türkiye'ye dönme ihtimali oldukça düşük. İran'ın da bu kişileri kabul etmeyeceği tahmin edilirken, Barzani ve Talabani kanadından destek bulmaları da zor görünüyor. Bu durumda örgüt mensuplarının Avrupa'ya mı gideceği yoksa Suriye'deki PYD/YPG yapılanmasına mı entegre olacağı soruları zihinlere geliyor.

Özellikle Suriye seçeneği bölgesel güç dengelerini ciddi şekilde etkileyebilir. PYD/YPG'ye katılmaları, iç dengeleri değiştirebilir, örgütün operasyonel hatlarının yeniden şekillenmesineneden olabilir. Yaşanacak bu gelişme ise Türkiye’nin sınır güvenliği açısından yeni tartışmaları da beraberinde getirebilir.

Çözüm arayışı, net tanımlamalar ve şeffaflıkla güç kazanır. Şu an cezaevlerinde yaklaşık 4500 hükümlü ve 600 tutuklu bulunuyor. Yalnızca bununla da sınırlı değil; Irak ve Suriye’deki unsurlar, Kandil’de bulunanlar ve Avrupa ülkelerine dağılmış örgüt mensupları da çözümün muhatapları arasında yer alıyor.

Dolayısıyla bu karmaşık sürecin başarıya ulaşması için sadece niyet değil, hukuki ve yapısal güvence gerektiren  bir zeminin de oluşturulması gerekir. Belirsizlikler ise işletilmeye çalışılan süreci yavaşlatmakla kalmaz, yanı sıra güven krizine de yol açar.

Siyasi çözüm ise, kimlik, siyasi temsil ve eşit yurttaşlık gibi konularda Kürt halkına somut güvence verilmesinden geçiyor. Kürt halkı, Türkiye’de birinci sınıf vatandaş olduğunu hissetmek istiyor. Bu his, inşa edilmediği sürece hiçbir çözümün kalıcı olmayacağının bilinmesi gerekiyor. Bu bağlamda 50 yılı aşan parantezin kapanması için yeni bir kardeşlik dilinin inşası şart.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar'ın, bir programda yaptığı açıklamalar, bu sürecin sadece askeri değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir dönüşüm olduğunu teyit ediyor. Aydar'ın, ''Önder APO'nun serbestçe siyaset yapabilmesi, herkesle görüşebilmesi, yapılacak kongreye -online olarak da olsa -mutlaka katılarak sevk ve idareyi yürütebilmesi, örgütlenme mekanizmalarının önündeki engellerin kaldırılması ve Kürtlerin varlık sorunu yasal ve anayasal çerçevede tanınması'' gibi ifadeleri, siyasi entegrasyonun altını çiziyor.

Abdullah Öcalan’ın bu süreçteki rolü oldukça kritik. Yıllardır İmralı'da hapis hayatı sürmesine rağmen, oluşturduğu liderlik kültü etkisini yitirmemiş. Hayatı, taktik ve strateji ile geçmiş bir figür olan Öcalan, siyaset üretme kapasitesiyle yeni dönemde oldukça etkili olabileceği öngörülüyor. Zira Öcalan sadece yönlendiren değil, aynı zamanda yöneten ve gerektiğinde kullanan bir karaktere sahip. Onun pragmatist yönü, örgüt tabanında yeni bir yönelim oluşturabilir.

Tüm bu gelişmelerin gölgesinde kamuoyuna yansıyan somut bir yol haritası henüz bulunmuyor. Dışarıdan bakıldığında ise, ''Kervan yolda düzülür'' anlayışının hakim olduğu ve oldukça temkinli bir strateji izlendiği görülüyor. Süreç, toplumsal tepkilerin azaltılması hedeflenerek zamana yayılıyor. Çünkü yaşanan acılar hala taze ve toplumsal hafızadaki yaralar oldukça derin.

Dünyada ve bölgede yaşanan değişim ve dönüşümler ise adeta yeni bir dönemin ayak seslerini duyuruyor. Etnik, dini ve milli haklar temelinde yeni siyasal yapılar ve örgütlenmeler kaçınılmaz hale geliyor. Bu dönüşüm sadece PKK özelinde değil, vekalet savaşlarında kullanılan tüm örgütlerin tasfiyesini içeren yeni bir düzenin işaretlerini veriyor. Bu nedenle PKK'nın feshi, yalnızca bir örgütün sonu değil, en köklü ve en uzun Kürt isyanının resmen sona erişi olarak tarihe geçebilir.

Dr. Güngör Gökdağ

02.05.2025